Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, adına kayıtlı 639 sayılı parsele ve babasından kalıp da aralarında taksim ettikleri 1931 ada 1 parsel sayılı taşınmaza davalı kardeşinin müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Getirtilen kayıtlardan, çekişme konusu 639 sayılı parselin müstakilen davacı adına, 1931 ada 1 sayılı parselin ise tarafların miras bırakanı adına kayıtlı oldukları ve 1931 ada 1 sayılı parselde taraflar dışında başka mirasçıların da bulunduğu görülmektedir.
Davacı, her iki parsel bakımından da el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de, yapılan soruşturma sonucunda, davalının 639 sayılı parsele haksız biçimde el attığı iddiası kanıtlanamadığından, anılan parsel hakkındaki davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının öteki temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ne var ki, el birliği halinde mülkiyete konu 1931 ada 1 sayılı parsel hakkındaki soruşturmanın hükme yeterli olduğu söylenemez. Hemen şu da belirtilmelidir ki, elbirliği mülkiyetine tabi olan bir şeyde ortaklar arasında çıkan çekişmenin giderilmesinde Türk Medeni Kanununun 688 ve takip eden hükümlerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerinin gözetilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. M.K."nun 706, B.K."nun 213, T.K."nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında M.K."nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K."nun müşterek mülkiyet hükümleri çerçevesinde çözümlenmelidir.
Hal böyle olunca, 1931 ada 1 sayılı parsel yönünden yukarıda değinilen ilkeler gözetilerek araştırma yapılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.