Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı adına tapuda kayıtlı olan 1140 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; onanmış olup, karar düzeltme talebi üzerine yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.02.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Hatice Göktepe geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, mahkemece 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitiyle dava tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Öyleyse, davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddiyle aleyhindeki hükmün ONANMASINA
Davalıların temyiz itirazlarına gelince, temyiz aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde;”... Avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu”hükmü öngörülmüştür.
O halde anılan yasal düzenleme gereğince, davalıların yargılama giderlerinden ve 29.05.1957 tarih 4/16 sayılı İ.B.K. gereğince bu giderlerden sayılan Avukatlık Ücretinden sorumlu tutulamayacağı tartışmasızdır. Öyle ise, anılan yasal düzenleme çerçevesinde değerlendirme yapılarak dava reddedildiği halde davada vekille temsil edilen davalılar yararına Avukatlık Ücreti verilip verilmeyeceği hususu da gerekçelendirilerek bir karar verilmesi için karar bozulmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.