Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/10536 Esas 2011/973 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/10536
Karar No: 2011/973
Karar Tarihi: 04.02.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/10536 Esas 2011/973 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/10536 E.  ,  2011/973 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 24/02/2010
    NUMARASI : 2008/16-2010/58

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanları A."ın 2 parseldeki payını mirasçıdan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak davalılar murisi oğlu E.."e aracı kullanmak suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, pay oranında tapu iptali ve tescil ile ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuş; karşı davalarında ise 21 parselde miras bırakanlarına ait payların mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı devredildiğini ileri sürerek, tapu iptal-tescil ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır.
    Mahkemece, asıl davada muvazaa iddiaları sabit görülerek, davanın kabulüne; karşı davanın ise kanıtlanamadığından reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalılar (karşı davacılar) tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.02.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vd. vekili Avukat Z. K. ile temyiz edilen vd. vekili Avukat N. C.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Asıl ve karşı dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; asıl davadan çekişme konusu yeni 2 (eski 1882 p.) parsel sayılı taşınmazda kök muris A."ın adına kayıtlı payını 20.08.1991"de dava dışı H."e, onun da 07.05.1992"de yine dava dışı F."e, F."in de 12.08.1992"de davalılar murisi E.."e karşı dava konusunu teşkil eden 21 parselde 5/20 payın A., 3/20 payın E.adına kayıtlı iken A. paylarını Ş., F., H.ve G."e, E."in de payını eşit hisselerle Ş., F., H. ve G."e satış suretiyle temlik ettiği ve Ş., F., H. ve G. (eldeki dava davacıları) adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
    Taraflar davalarından, işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere; ugulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekirki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
    Öncelikle, asıl davada kök muris A.."ın yapmış olduğu temlik yönünden yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda bir inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur.
    Karşı davada ise, davalılar (karşı dava davacılar) murisi E."in 21 parselde temlike konu payı yönünden mahkemece muvazaa iddiası yönünden yapılan araştırma ve incelemenin de yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda bir araştırma ve inceleme yapılması taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalıların, (karşı davacıların) bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 04.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara