Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/9100 Esas 2011/958 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/9100
Karar No: 2011/958
Karar Tarihi: 01.02.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/9100 Esas 2011/958 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/9100 E.  ,  2011/958 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SALİHLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 25/06/2009
    NUMARASI : 2006/225-2009/423

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanları M..O."ın, çekişme konusu 559 parsel sayılı taşınmazını davalı Z.."e satış yoluyla, 127 ve 687 parsel sayılı taşınmazlarını bağış suretiyle oğlu olan davalı G."e temlik ettiğini, temlik tarihlerinde miras bırakanın temyiz kudretinin bulunmadığını, davalı Z."in de çekişmeli 559 sayılı parseli diğer davalı üçüncü kişi durumundaki G."e satış yoluyla temlik ettiğini, yapılan tüm temliklerin miras bırakanın ehliyetsiz olması sebebiyle geçersiz olduğunu ileri sürerek, tapu ile adlarına tescilini istemişlerdir.
    Davalılar Z. ve G., davanın reddini savunmuşlar; diğer davalı G. davaya yanıt vermemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı G. A. vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.02.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asil G..A. ile vekili Avukat .geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili Avukat ile temyiz edilenler gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece, 2659 sayılı Yasanın 7. ve 16. maddeleri gözetilmek suretiyle Adli Tıp Kurumu 4. Dairesinden elde edilen raporla, miras bırakan M."nın çekişme konusu 559 parsel sayılı taşınmazı davalılardan Z."e satış suretiyle temlik tarihi olan 22.10.2004 tarihinde ehliyetsiz olduğu ( hukuki muamele yapma ehliyeti bulunmadığı) belirlenmek suretiyle, bu taşınmazın Z. tarafından davalılardan (üçüncü kişi durumunda bulunan) G."e yapılan temlikininde ehliyetsizlik kapsamına alınarak çekişmeli 559 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak davanın kabul edildiği görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki, çekişme konusu 559 parsel sayılı taşınmazı satış suretiyle elde eden Zafer ilk el konumunda olup, kendisi ehliyetsiz olan kişinin tasarrufu sonucu taşınmazı elde ettiğinden TMK"nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı tartışmasızdır.
    Davalı Z."in, çekişmeli 559 parsel sayılı taşınmazı satış yoluyla temlik ettiği G. ise ikinci el konumunda olup, tapu sicilin tutulması prensiplerinden olan sicilin aleniliği (güvenirliği) ilkesine dayanarak iyiniyetle iktisap etmesi halinde aynı hükmün koruyuculuğundan istifade etmesi olanaklıdır.
    Ne var ki, Mahkemece, bu konuda bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
    Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olayda ise; çekişme konusu 559 parsel sayılı taşınmazı davalı Z."den satış suretiyle edinen ikinci el konumundaki davalı G.. bakımından, yukarıda değinilen ilkeleri kapsar şekilde iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanancak deliller birlikte değerlendirilmeden Mahkemece neticeye gidilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.
    O halde, bu yönden eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Davalı G.."in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenden alınmasına, 01.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara