Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,45076 ada 2 parsel sayılı taşınmazın iştirak halinde maliklerinden olduğunu, diğer maliklerden R.B."ın taşınmazda bulunan 190/589 payını 21.07.2005 tarihinde davalılardan M.T.."e, M.. T."in de payının yarısını Ş.. A.."e sattığını, payın M. T."e satılması üzerine Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/ 397 esas sayılı dosyası ile M.T. aleyhine önalım davası açtığını, mahkemece M..T. üzerinde kalan 5/31 payın iptal edilip adına tesciline karar verildiğini, kararın kesinleştiğini. Ne varki tapudaki infaz sırasında anılan payın M. T. tarafından kardeşi B. T."e satıldığının anlaşıldığını ve infazın yapılamadığını ileri sürerek davalılar arasındaki danışıklı işlemler sonucu oluşan tapuların iptalini istemiştir
Davalılar, her iki davanın da reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı B."e yapılan temlikin kesinleşmiş mahkeme kararının infazını önlemeye yönelik olduğu gerekçesiyle B.. hakkındaki davanın kabulüyle , üzerindeki 5/31 payın iptaline ve davalı M.. adına tesciline karar verilmiş; davalılar M.. ve ş.. hakkındaki dava ise husumetten reddedilmiştir.
Karar, davacı ve davalılardan B..tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi M..A.."in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava ve birleştirilerek görülen dava tapu iptali isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüyle iptal ve tescile karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek tescil davası açması için davacıya imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki davayı birleştirerek karara bağlamaktan ibarettir. Değişik anlatımla, sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, Devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği (dolu pafta sistemi) genel ilke ile bağdaşmaz.
Ne var ki, davacı iptal değil sadece tescil isteğinde bulunmuş ise, Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarında tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığından, davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı).
Somut olayda, davacının tescil isteği bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, tescil davası açılması yönünde davacıya önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, tescil isteği olmadan tescile hükmedilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, davacı lehine tescile karar verilmesi yerine çekişmeli payın davalıya döndürülmesi de isabetsizdir.
Tarafların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 26.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.