Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13655 Esas 2011/664 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/13655
Karar No: 2011/664

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13655 Esas 2011/664 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

157 ada 4 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı, kıyıda ve idari karara dayanarak zayiata ayrıldığı bildirilen bölümde kaldığı saptandığından, bu bölümle ilgili olarak varsa bir sicil kaydının Türk Medeni Kanununun (eski 912 madde) 999 maddesi hükmü uyarınca tapudan terkinine karar verilmesi gerektiği ancak mahkemece anılan bu kısmın kütükte kayıtlı olup olmadığı araştırılmaksızın tapusunun iptaline karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, 4 nolu kadastral parselin imar sonucu oluşan 1 ve 3 nolu parsellere tekabül eden 60 m² lik bölümünün imar çap kaydını ortadan kaldıracak şekilde ve gereği olmadığı halde yeniden tapuya tesciline karar verilmiş olmasının da doğru olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. 3402 Sayılı Yasa'nın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü süre geçtiği saptanarak, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Yargılama giderlerinin Hazine üzerinde bırakılması doğrudur. Davacı lehine avukatlık ücreti tayin edilemeyeceği hususları birlikte gözetilerek, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine avukatlık ücreti tayin edilip edilemiyeceğinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilebilmesi için hüküm bozulmuştur. Kanun maddeleri: 3621 Sayılı Yasa, 5841 Sayılı Yasa, 3402 Sayılı Yasa'nın 12/3.maddesi, 6099 sayılı Yasanın 16.maddesi, Türk Medeni Kanunu'nun (eski 912) 999.maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2010/13655 E.  ,  2011/664 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KARABURUN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 16/06/2009
    NUMARASI : 2009/19-2009/35

    Taraflar  arasında  görülen  davada:
    Davacı Hazine, 157 ada 4 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, davalı belediyenin imar uygulaması ile kıyı kapsamında kalan yer hakkında yolsuz imar parselleri oluşturduğunu ileri sürerek, çekişmeli 157 ada 4 nolu parselden imar şuyuulandırma işlemi ile oluşan 576 ada 1 ve 3 nolu parsellerin kıyı kapsamında kalan kısımlarının orantılı olarak tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkini isteminde bulunmuştur.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın kabulüne ilişkin olarak önceden verilen karar Dairece; “….28.11.1997 tarih ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca belirlenen kıyı kenar çizgisi ile idarenin belirlemiş olduğu çizginin çakıştığı, buna göre keşfen elde edilen krokide (A) ile gösterilen 24 m2 lik bölümün tanımı 3621 sayılı yasanın 4.maddesinde yapılan kıyıda ve idari karara dayanarak zayiata ayrıldığı bildirilen bölümde kaldığı saptandığına göre  bu bölümle ilgili olarak varsa bir sicil kaydının Türk Medeni Kanununun (eski 912 madde) 999 maddesi hükmü uyarınca tapudan terkinine karar verilmesi gerekeceği ancak mahkemece anılan bu kısmın kütükte kayıtlı olup olmadığı araştırılmaksızın tapusunun iptaline karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gibi, 4 nolu kadastral parselin imar sonucu oluşan 1 ve 3 nolu parsellere tekabül eden 60 m2 lik bölümünün imar çap kaydını ortadan kaldıracak şekilde ve gereği olmadığı halde yeniden tapuya tesciline karar verilmiş olmasının da doğru olmadığı, infazda tereddüt doğuracağı ” gereğine değinilerek bozulmuş mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Gerçekten de, kadastro tespit tarihi ile dava tarihi arasında 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasa"nın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği saptanarak, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacı Hazinenin öteki temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Diğer taraftan, yargılama sırasında yürürlüğe giren 11.1.2011 tarih ve 6099 sayılı yasanın 16.maddesiyle değişik 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde; “... yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği...” hükmünün getirilmiş olması karşısında, yargılama giderlerinin Hazine üzerinde bırakılması da doğrudur.
    Öte yandan; kural olarak davacının davasında haksız çıkmış olması halinde, davalı lehine yargılama gideri ve avukatlık ücreti tayini gerekeceği açıktır.
    Ne varki, genel kuralın istisnası olarak hak düşürücü sürenin hukuki niteliği, yerleşik yargıtay kararları ve yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği hususları birlikte gözetilerek, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine avukatlık ücreti tayin edilip edilemiyeceğinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar bir verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.
    Davacı Hazinenin,  temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedene hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.01.2011   tarihinde  oybirliğiyle  karar  verildi.

     

    Hemen Ara