Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, dava konusu 250 ada, 22 paresel sayılı taşınmazdaki 8 nolu bağımsız bölümü, 21.03.2007 tarihinde satış yoluyla iktisap ettiğini, devirden 40 gün sonra taşınmazın tahliye edilmesi konusunda anlaştıkları halde davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşınmazı işgale devam ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 7.500,00 TL. ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, kira sözleşmesine dayalı olarak taşınmazda bulunduğunu, kira bedellerini banka aracılığıyla ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; kiracılık savunmasında bulunulmuş ise de kira bedellerinin ödendiğine dair dekont ve ödeme makbuzlarının sunulamadığı, kira ilişkisin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü
Dava; fuzuli işgal nedeniyle elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece; kiracılık savunmasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; taraflar arasında düzenlenmiş bir kira sözleşmesinden sözedilemez ise de davalının davacı adına açılan banka hesabına kira adı altında paralar gönderdiği ve bu paraların davacının hesabına geçtiği görülmektedir.
Ne var ki olayda; bu hususların değerlendirilebilmesi öncelikle yöntemine uygun olarak açılmış ve haçlandırılmış bir dava ile mümkündür. Oysa somut olayda davacının ecrimisil isteği yönünden dava değerinin 7.500,00 TL. olarak belirtildiği, taşınmazla ilgili olarak bir değer gösterilmediği ve hükmedilen 7.485,00 TL ecrimisil üzerinden harç alındığı görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür davalarda HUMK.’nun 413 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca; dava değerinin ve buna göre alınacak harcın elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (04.03.1953 tarih, 10/2 sayılı İ.B.K ) ibaret olacağı kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; 492 sayılı Harçlar Yasası, harcın alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. Anılan Yasasının 30. ve 32. maddelerinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
Hal böyle olunca; dava dilekçesinde elatıldığı iddia edilen yerle ilgili olarak davacı tarafından bir değer belirtilmediği gözetilmek suretiyle, mahkemece keşfen belirlenen değer üzerinden harcın tamamlattırılması ondan sonra işin esasının incelenerek hükme bağlanması gerekirken, elatma isteği bakımından değer belli edilmeksizin sadece ecrimisil üzerinden harç alınmakla yetinilmesi isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları bu yönüyle yerindedir. Kabulü ile hükmün öncelikle açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.