Esas No: 2010/13498
Karar No: 2011/567
Karar Tarihi: 24.01.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13498 Esas 2011/567 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2010
NUMARASI : 2007/798-2010/29
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı M..A.."nin yaşlılığından ve akıl zayıflığından yararlanan O.. P.."in muris ile ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak 9029 nolu parseldeki 40/252 payın temlikini sağladığını ileri sürerek, sözleşmenin ve tapunun iptali ile miras bırakan adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, HUMK."nun 409.maddesi uyarınca harç ikmal edilmeden davaya devam edilemeyeceği gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Ü.. A.."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve terekeye iade isteğine ilişkindir.
Mahkemece, HUMK"nun 409.maddesi uyarınca, harç ikmal edilmeden davaya devam olunamayacağı gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, iddianın ileri sürülüş biçiminden davacının, miras bırakanı M.A..Ö.."in 9029 parsel sayılı taşınmazdaki 40/252 payını, hukuki ehliyeti olmadığı dönemde ölünceye kadar bakma akti ile O..P.."e temlikinin onunda anılan taşınmazı Z..B..a satış suretiyle temlikinin hukuken geçerli olmadığını ileri sürerek, tapunun iptali ile muris M.A.. adına tescili istediği görülmektedir.
Mahkemece, keşfen belirlenen dava konusu taşınmazın değeri üzerinden harç ikmal edilmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmişse de, davalının adli yardım talebinde bulunduğu bu hususta mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; adli yardım, 1086 sayılı HUMK."nun 465 ila 472 maddelerinde düzenlenmiş olup-fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda bu mali külfetten geçici olarak muaf tutulmasıdır.
Anılan maddelere göre, adli yardımın yargılamanın hangi aşamalarına yapılacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır.
Ancak, aynı konunun 469/2 maddesinde "...müzahareti adliye esnayi muhakemede dahi talep olunabilir. Bu talep kabul edilirse evvelce yapılmış olan masarife teşmil edilemez. Yeni bir sebep zuhurunda reddedilen müzaharet talebi tekrar edilebilir." Hükmü yer almakta olup, kanun yollarına başvuru için dahi adli yardım istenemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Karar kesinleşene kadar yargılama faaliyeti süreceğine ve henüz sonlanmamış olduğuna göre kanın yoluna başvuru içinde adli yardım isteminde bulunulması olanaklıdır.
Öte yandan, eldeki davadaki isteğin terekeye iade biçiminde olduğu ve ehliyetsizlik iddiasına dayanıldığı da açıktır. Ne varki, tüm mirasçıların davada yer almadığı dava dışı mirasçı bulunduğu veraset ilamı ile sabittir.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. Hal böyle olunca, öncelikle davacının adli yardım isteği yönünden bir karar verildikten sonra Türk Medeni Kanununun 640.maddesi koşullarının yerine getirilmesi ayrıca 2008/9 esas sayılı Küçükçekmece 1.Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası ile eldeki dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu gözetilerek, birlikte değerlendirmek üzere dosyaların birleştirilmesi, yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde ehliyetsizlik iddiası yönünden daha sonra 2.el konumundaki kayıt maliki yönünden tüm taraf delillerinin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.