Esas No: 2010/13492
Karar No: 2011/566
Karar Tarihi: 24.01.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13492 Esas 2011/566 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, dava dışı bir kişi ile birlikte paydaşı olduğu taşınmazlarda bulunan paylarının boşandığı eşinden çocuğunun velayetini almak gerekirse pay devri yapılması amacıyla yeğenine vekalet verdiğini, ancak yeğeninin vekalet görevini kötüye kullanarak davalılara paylarını devrettiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescili ile tazminat istemiyle dava açmıştır. Mahkeme davacının iddialarının kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, davacının iddialarının araştırılması gerektiği ve vekilin vekil edenin iradesine uygun davranıp davranmadığının açıklığa kavuşturulması gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Kanun Maddeleri: Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümleri (Madde 390/2), Medeni Kanun'un dürüstlük kuralı (Madde 2)
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2010
NUMARASI : 2008/163-2010/31
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, dava dışı F..ile birlikte paydaş olduğu .., .., .. ve .. parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının boşandığı eşinden çocuğunun velayetini almak gerekirse pay devri yapılması amacıyla yeğeni A.."a verdiği vekaletname kullanılarak davalılardan U.ve M..."e temlik edildiğini öğrendiğini, satış iradesi olmadığını ileri sürerek, tapuların iptal ve tescilini, birleşen dava ile de; vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bildirip, iptal, tescil olmazsa tazminat isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının paydaş olduğu dava konusu 660, 666, .. ve .. parsel sayılı taşınmazlardaki payların vekil eliyle 21.5.2008 tarih 6774 yevmiyeli vekaletnameye istinaden .. ve .. parsellerin dava dışı paydaşın payı ile birlikte davalı U.. G.."e, .. ve .. parsel sayılı taşınmazların ise vekil A..tarafından davalı M.."e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, birleşen davalar ile yeğeni olan davalı A.."a boşandığı eşinden, çocuğunun velayetini almak ve gerekirse pay devri yapılması amacıyla vekalet verdiğini, onun da vekalet görevini kötüye kullanarak 4 ayrı taşınmazdaki paylarını davalılara devrettiğini ileri sürerek, eldeki davaları açmış, mahkemece 2.6.2008 tarihli özel belgede davacının taşınmaz bedellerini vekilden aldığı, vekil A.. G.."ü ibra ettiği ve belgedeki imzanın davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; vekil edenin gerçek iradesi ile vekilin bu iradeye uygun hareket edip, etmediği saptanmamış, çekişmeli taşınmazların gerçek değerleri belirlenmemiş, dava dışı pay temliki yapan F.."de davacının iradesi, vekilin zararlandırma kastı yönünden dinlenmemiştir.
Hal böyle olunca, öncelikle tapu iptal, tescil isteği yönünden yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir araştırma yapılması, vekilin, vekil edenin iradesine uygun davrandığının açıklığa kavuşturulması halinde yemin hususunun bedel konusunda değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.