Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı olduğu 2540 parsel sayılı taşınmazına komşu 2543 parsel sayılı taşınmazda davalıların imar mevzuatına ve komşuluk hukukuna aykırılık oluşturacak nitelikte bina yaptıklarını ve kendi taşınmazına bakan bölüme pencere açtıklarını ileri sürerek, pencerelerin kapatılması suretiyle komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, binanın imar ve iskan ruhsatının olduğunu, belediyece yapı kullanıma izin belgesi verildiğini, komşuluk hukukuna aykırı bir durum bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının paydaşı olduğu taşınmaza komşu 2543 parsel üzerinde yapılan binanın imar planına ve mevzuatına aykırı olarak inşa edildiği, davacı binasına bakan bölümdeki pencerelerin komşuluk hukukuna aykırılık teşkil edecek nitelikte olduğunun bilirkişilerce belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve pencerelerin kapatılması isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacının, maliki olduğu 2540 parsel sayılı taşınmaza komşu 2543 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalı tarafından yapılan binada projeye aykırı olarak çekme mesafesine uyulmadığını ve kendi taşınmazına bakan bölüme pencere açıldığını, davacının anılan eyleminin komşuluk hukukuna aykırı nitelikte olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hâkim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Diğer taraftan salt projeye aykırılık İmar Yasası (32. md. - 42. md.) gereğince idari yaptırımı ve idari yargıyı ilgilendirmektedir.
Somut olaya gelince; davacı taşınmazına fiilen elatma bulunmadığı, davalının kendi mülkiyet alanı içerisinde projeye aykırı olarak çekme mesafesine riayet etmeden bina inşa etmesinin ve davacı binasına bakan pencere açmasının TMK 737. maddesinde düzenlenen hoşgörü sınırlarını aşacak nitelikte bir davranış olarak yorumlanamayacağı gibi bu durumun komşuluk hukuku açısından zarar verici nitelikte olduğunu söyleyebilme imkânı da bulunmamaktadır. Ayrıca bir kimsenin kendi mülkiyet alanı içindeki binası veya bölümüne pencere açma olgusu Türk Medeni Kanununun 683.maddesi gereğince mülkiyet hakkının bir sonucu olup pencere açmanın karşı tarafın aile mahremiyetinin ihlali niteliğinde olduğu da kabul edilemez.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.