Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13279 Esas 2011/216 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/13279
Karar No: 2011/216

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13279 Esas 2011/216 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/13279 E.  ,  2011/216 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 12/05/2010
    NUMARASI : 2007/31-2010/211

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakan Hasan Yurtseven’in hukuki ehliyetinin olmadığını, davalı Z’nın murisin bu durumundan yararlanarak 7437 ada, 10 parsel sayılı taşınmazdaki 7 nolu bağımsız bölümü satış yoluyla adına tescilini sağladığını, ehliyetsizlik nedeniyle temlik işleminin geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile muris adına tescili olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, satış işleminin resmi şekil şartına uygun olarak yapıldığını, temlik tarihinde murisin hukuki ehliyete haiz olduğunu bedeli karşılığında temellük ettiğini, murisin ölümünden sonra dava açılmasında kötüniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. 
    Mahkemece; satış akdinin yapıldığı sırada murisin hukuki ehliyetinin olmadığının Adli Tıp Raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava; ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. 
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 7437 ada, 10 parsel sayılı taşınmazın H.. Y... adına kayıtlı iken 29.04.1998 tarihli akitle davalıya satış yoluyla temlik edildiği, temlik tarihi itibariyle hukuki ehliyetinin olmadığının Adli tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 27.01.2010 tarih, 274 sayılı raporu ile sabit olduğu anlaşılmaktadır.
    Ne varki, murisin ölümü ile tüm mirasçıların davada yer almaları gerekirken davada, taraflar dışında miras bırakanın başkaca mirasçılarının bulunduğu veraset ilamı ile sabit olup, davada yer almamışlardır. O halde terekenin davada temsil edildiği söylenemez.
    Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
    Medeni Kanunun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır.   
    Bu kural, Medeni Kanunun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
    Medeni Kanunun 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
    Hal böyle olunca, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunduğu gözetilerek davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine Medeni Kanunun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
    Davalının, bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmaksızın hükmün şimdilik açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  17.12011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara