Esas No: 2020/4749
Karar No: 2020/5806
Karar Tarihi: 10.12.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/4749 Esas 2020/5806 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Şereflikoçhisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilen 03.11.2016 tarih ve 2012/187 E- 2016/469 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi"nce verilen 16.07.2018 tarih ve 2017/813 E- 2018/1291 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalı arasında teslimatı 2011 yılının Ocak ayında yapılmak üzere 1204 ton kar beyazı tuz alımı için anlaşıldığını, satıma konu tuzların hangi bileşenleri ihtiva edeceği hususunda uzlaşıldığını, mal bedeli olarak 110.000 Euro ödeme yapıldığını, satıma konu mallar incelettirildiğinde gerekli bileşenlerden E 536 "Anticake" maddesini %0,06 oranında içermesi gerekmesine rağmen bu oranın %0,01"in de altında olduğunun tespit edildiğini, bu hususun Nisan ve Mayıs 2011 tarihinde davalıya bildirildiğini ve Temmuz 2011"de de analiz sonuçlarının davalı firmaya gönderildiğini, bildirim anı itibariyle tüm malların satıldığını, 417 tonluk bir kısmın geri alındığını daha sonra şikayetler üzerine malların tamamının iade edildiğini, davacının depolarında iade alınan yaklaşık 1.000 ton tuz bulunduğunu tuzların ayıplı olması nedeniyle kullanılamadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğini ileri sürerek, davacı şirketçe uğranılan 167.763,00 Euro zararın 110.000 Euro’sunun davacı şirket tarafından davalı firmaya ödendiği tarihten ve geri kalan 57.763 Euro’nun da ödendiği tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davacıya iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dilekçesinde ileri sürülen savları kabul etmediklerini, davacı tarafından usulüne uygun ayıp ihbarının yapılmadığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının talebinde haklı olduğu, tuz bedeli olan 110.000 Euro, satışa konu olan tuzun taşınma bedeli olan 52.170 Euro ve 5.593 Euro gümrükleme ve dosya açılışına kadar yapılan muhafaza bedeli olarak davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, bu talepler ile ilgili olarak dosyadaki belgelerden davalının 22.12.2011 tarihinde temerrüde düşürüldüğü anlaşıldığından bu tarihten itibaren avans faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince,somut olayda davacı kendisine teslim edilen malların ayıplı olduğuna dair davalıya bildirimde bulunduğunu iddia ettiği, bu durumda, ayıp ihbarının yapıldığını ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davacı davalıya anılan sürelerde ihbarda bulunduğunu yazılı bir delil ile kanıtlayamadığını, B.K.nun 207/3. maddesine göre, satıcının alıcıyı aldatmış olduğu söz konusu olmadığı gibi, bu hususun ispat da edilemediğini, satın alınan malın 28.01.2011 tarihinde teslim edildiği tuz üzerinde laboratuvar incelemesinin ise 14.07.2011"de yapıldığı ayıp ihbarının ise 22.12.2011"de ve davanın 31.05.2012 tarihinde açıldığı,TTK"nın 23/1. c maddesine göre alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ile ve bu inceleme sonucu malın ayıplı çıkması halinde durumu satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, 8 günlük muayene ve ihbar yükümlülüğüne uymayan alıcının malı o hali ile kabul etmiş sayılacağı, ayıplar için kanunun kendisine tanıdığı hakları kaybedeceği, süresinde ayıp ihbarında bulunmayan davacının TBK"nun 227/2 maddesinden de yararlanamayacağı, kaldıki gizli ayıp bulunduğu varsayılsa bile ayıbın sonradan ortaya çıktığı tarihte derhal bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunduğu halde aylarca ihtar çekilmeyerek bu yükümlülüğe de uyulmadığı, davalının sözleşmeye aykırı davrandığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle,davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Şereflikoçhisar 1.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 2012/187 Esas 2016/469 Karar sayılı 03/11/2016 tarihli kararının kaldırılmasına,HMK"nın 353/1-b-2.maddesi gereğince yeniden esas hakknda hüküm kurulmasına,davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 38.maddesinde de alıcıya şartların elverdiği ölçüde malları en kısa sürede muayene etmek ve ettirmek yükümlülüğü getirmiş olmasına ve 39.maddeye göre makul süre içinde satıcıya durumu bildirmemesi halinde sözleşmeye aykırılığa dayanma hakkını da kaybedecek olmasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 10.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.