Esas No: 2019/3556
Karar No: 2020/280
Kasten çocuğunu öldürme; çocuğunu öldürmeye teşebbüs; hürriyeti sınırlama; kasten yaralama - Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2019/3556 Esas 2020/280 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten çocuğunu öldürme; çocuğunu öldürmeye teşebbüs; hürriyeti sınırlama; kasten yaralama
HÜKÜM : a) Kasten çocuğunu öldürme suçu: İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2018 gün ve 2018/13 esas-2018/227 karar sayılı, "tasarlayarak eziyet çektirerek çocuğunu öldürme" suçundan TCK"nin 82/1-a-b-d-e, 53, 58. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ilişkin hükmün, sanık müdafii ile katılan Kurum vekilinin yasal süresi içinde istinafı üzerine, Mahkemenin anılan kararının CMK"nin 280/2 maddesi uyarınca kaldırılarak, sanığın "kasten çocuğunu öldürme" suçundan TCK"nin 82/1-d-e, 53, 58. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası,
b) Tasarlayarak çocuğunu öldürmeye teşebbüs suçu: İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2018 gün ve 2018/13 esas-2018/227 karar sayılı, "tasarlayarak çocuğunu öldürmeye teşebbüs" suçundan TCK"nin 82/1-a-d-e, 35, 53, 58. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezasına ilişkin hükmün, sanık müdafii ile katılan Kurum vekilinin yasal süresi içinde istinafı üzerine, Mahkemenin anılan kararının CMK"nin 280/2 maddesi uyarınca kaldırılarak, sanığın anılan suçtan CMK"nin 223/2-e maddesi uyarınca beraat.
c) Çocuğunun hürriyetini sınırlama suçu: İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2018 gün ve 2018/13 esas-2018/227 karar sayılı, "tasarlayarak eziyet çektirerek çocuğunu öldürme" suçundan TCK"nin 109/2, 109/3-e-f, 53, 58. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin hükmün, sanık müdafii, katılan Kurum vekili ve Cumhuriyet savcısının yasal süresi içinde istinafı üzerine, Mahkemenin anılan kararının CMK"nin 280/2 maddesi uyarınca kaldırılarak, sanığın aynı suçtan TCK"nin 109/3-e-f, 53, 58. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası,
d) Mağdur ..."ın hürriyetini sınırlama suçu: İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2018 gün ve 2018/13 esas-2018/227 karar sayılı, "hürriyeti sınırlama" suçundan TCK"nin 109/2, 109/3-e-f, 53, 58. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin hükmün, sanık müdafii, katılan Kurum vekili ve Cumhuriyet savcısının yasal süresi içinde istinafı üzerine, Mahkemenin anılan kararının CMK"nin 280/2 maddesi uyarınca kaldırılarak, sanığın anılan suçtan CMK"nin 223/2-e maddesi uyarınca beraat.
e) Maktul ..."ı kasten yaralama suçu: İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2018 gün ve 2018/13 esas-2018/227 karar sayılı, "kasten yaralama" suçundan TCK"nin 86/2, 86/3-a, 53, 58. maddeleri uyarınca 9 ay hapis cezasına ilişkin hükmün, sanık müdafii ile katılan Kurum vekilinin yasal süresi içinde istinafı üzerine, CMK"nin 280/1-a maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanık müdafii ile katılan vekilinin yasal süre içindeki temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nin 294/1 ve 295/1. maddeleri uyarınca temyiz sebebi içermediği ve gerekçeli kararın 06.02.2019 tarihinde sanık müdafiinin elektronik posta adresine gönderildiği, elektronik posta adresinin sanık müdafii tarafından 06.02.2019 tarihinde açıldığı, bu tarihten itibaren yasal sürenin başladığının kabulü ile Elektronik Tebligat Yönetmeliğinin 9/4. maddesi gözetildiğinde temyiz sebeplerini içeren dilekçelerinin de 7 günlük yasal süreden sonra 19.02.2019 tarihinde verildiği anlaşıldığından, sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz istemlerinin, 5271 sayılı CMK’nin 298. maddesi uyarınca reddine, Üye ... ile Üye ...’in sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz istemlerinin süresinde olduğu ve temyiz istemleri ile kararın incelenmesi gerektiği yönündeki karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Sanık hakkında maktule yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükmün, 5271 sayılı CMK’nin 286/2. maddesi uyarınca temyizi mümkün olmadığından, katılan ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin, bu hükme yönelik temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nin 298. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
Sanık ...’nun oğlu maktul ...’na yönelik 15.09.2017 tarihinde işlediği kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1-a,d,e ve 35. maddeleri uyarınca 20 yıl, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nin 109/2 ve 109/3-e,f maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay, 05.11.2017 tarihinde işlediği kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1-a,b,d,e maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik olarak sanık ... müdafii, katılan Bakanlık vekili ile Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, istinaf taleplerinin kabulüne ve yeniden kurulan hükümlerle; sanığın maktule yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan CMK’nin 223/2-e maddesi uyarınca beraatine, kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1-d,e maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet, maktule yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nin 109/2 ve 109/3-e,f maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 21.01.2019 gün ve 2018/1355 esas, 2019/76 sayılı kararında bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; katılan Bakanlık vekilinin, ceza miktarına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,
1- Sanık hakkında kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlere yönelik katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazlarının tebliğnamedeki düşünce gibi 5271 sayılı CMK"nin 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2- Sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik yapılan temyiz incelemesinde:
Sanığın 15.09.2017 günü gece geç saatlerde evde uyumakta olan yaşı küçük çocuğunu yatağından kaldırarak mutfağa götürüp ocağın gazını açtıktan sonra içerideki gazın dışarı sızmasına engel olacak şekilde kapı ve pencereyi kapattığı, bir süre sonra evden ayrılan eşi ..."a ulaştırılması amacıyla kayınbiraderi ..."e mesaj ve resim gönderdiği, ..."ı da yanına alarak hemen polis karakoluna giderek sanığın gönderdiği mesaj ve resimleri gösterdiği, polisin olay yerine giderek kapıyı çaldığı, ancak sanığın kapıyı açmaması, içeriden sızan gaz kokusunun hissedilmesi üzerine polisin önce dışarıda kapı önünde bulunan doğal gaz vanasını kapattıktan sonra kapıyı açması için yaklaşık 10 dakika sanığı ikna etmeye çalıştığı; ancak sanığın açmaması üzerine kapıyı kırarak içeriye girdiği, mutfakta halen açık olan ocağı kapattıkları olayda; sanığın savunması, yaşı küçük mağdurun beyanı, tanık ifadeleri, olay nedeniyle düzenlenen tutanak ile gönderilen mesaj ve resim içerikleri ile sanığın bu olaydan yaklaşık iki ay sonra yaşı küçük mağduru başka bir şekilde öldürmüş olması birlikte değerlendirildiğinde sanığın fiili ile açığa çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve eylemine uyan TCK 82/1-d, e ve 35. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin dosya içeriğine uygun olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş olup; katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle, sanık hakkında kurulan hükmün, tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak 5271 sayılı CMK’nin 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozmaya konu kararın niteliği de gözetilerek aynı Kanunun 304/2. maddesi uyarınca dosyanın takdiren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, oy birliği ile 04/02/2020 gününde karar verildi.
KARŞI OY:
Sanık ile katılan vekilinin temyiz sebeplerini içeren dilekçelerini 7 günlük yasal süreden sonra verdiklerinden bahisle, temyiz isteklerinin reddine dair sayın çoğunluk kararına katılmamaktayım.
Anayasanın 36. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesine göre herkes temel haklardan olan adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma, adalete erişim hakkı ve temyiz hakkını da içermektedir.
Anayasanın 40. maddesinin 2. fıkrasına göre, Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
CMK"nin 232. maddesinin 6. fıkrasına göre, mahkemeler hüküm fıkrasında kanun yollarına başvurma yeri ve süresini tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça göstermek zorundadır. CMK"nin 294, 295 ve 298. maddelerinin hükümleri karşısında, kanun koyucunun taraflara temyiz sebeplerini bildirme süresini, bilinçli olarak ihmal ettiğinin kabulü mümkün değildir.
Ceza Muhakemeleri Kanununun hükümleri genel olarak nazara alındığında, yargılamanın başından sonuna kadar tarafların hak ve yükümlülüklerinin bildirilmesinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Belirtilen nedenlerle, temyiz sebeplerinin 7 günlük süreden sonra verildiğinden bahisle, sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz istemlerinin reddine dair sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.
KARŞI OY:
Sanık müdafii ve katılan vekilinin yasal süresi içerisinde verdiği süre tutum dilekçesinin temyiz sebebi içermese bile aşağıda ayrıntılı olarak gerekçelendireceğimiz üzere bu dilekçelerin geçerli sayılması gerektiği ve onların temyizleri üzerine de tamyizen inceleme yapılması gerktiği gerekçesi ile sanık müdafii ve katılan ... vekilinin temyiz taleplerinin reddine dair dairemizin çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
5271 sayılı CMK"da olağan kanun yolları başlığı altında yer alan 294/1.md: Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır,
CMK 295. md: Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir,
CMK 298. md: Yargıtay...... ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa temyiz istemini reddeder,
CMK301 md: Yargıtay yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapar şeklinde düzenlemeler yapılmakla Bölge Adliye Mahkemelerinden geçerek Yargıtay incelemesine tabi olan dosyalarda temyizin ancak temyiz dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceğini düzenlemiştir.
5271 sayılı CMK"nin 232. maddesinin başlığında hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar düzenlenmiş olup CMK"nin 232/6. Fıkrasında; hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere aynı yasada olağan kanun yollarından temyiz yolunda temyiz davasını açan sanık veya katılan tarafın veya müdafilerinin dilekçesinde sebep bildirme zorunluluğu getirilmiş (CMK 294/1) sebepten yoksun sadece kendi aleyhine verilen karara karşı temyiz hakkının kullandığını yasal süreleri içerisinde yargı merciine bildiren ve kararı davaya temyiz ediyorum diyen tarafın talebinin ise temyiz sebebi içermemesi nedeniyle reddolunacağını yasa koyucu hüküm altına almıştır. (CMK 298. md.)
Yasa koyucu CMK"nin 232/6. maddesinde kararı veren mahkemenin hükmünde bu karara karşı yasa yollarının neler olduğunu süresini ve merciini hükmün sonuç kısmında davanın taraflarına tereddüte mahal vermeyecek şekilde açıkça bildirmesini zorunlu kılmış ancak bu düzenlemeden daha sonra yürürlüğe giren mevzuatla istinaf dairesinden geçerek yargıtaya gelen mahkeme kararlarına karşı yapılan temyiz başvurusunun sebep içermesi gerektiğini sebepsiz temyizin geçerli olmayacağını düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK"nin 232/6. maddesinin Mülga 1412 sayılı CMUK"daki karşılığı 268/4. Fıkrasıdır. İlgili maddenin başlığı ise Hükmün esbabı mucibesi ve hüküm fıkrasının ihtiva edeceği noktalar olarak düzenlenmiştir.
Mülga CMUK madde 268/4: (Değişik: 21/5/1985 - 3206/57 md.) Hüküm fıkrasında; 253 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığını tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Şeklinde kaleme alınmıştır.
5271 sayılı CMK"nin kararların gerekçeli olması şeklinde başlığı bulunan
34. maddesinde Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.
Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/377-301 sayılı 7.12.2011tarihli kararında özetle’’“5271 sayılı CMK"nin 34/2 ve 232/6. madde ve fıkralarına göre hüküm fıkrasında, verilen karara karşı kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığının ve başvurma olanağı var ise süresi, mercii ve şekillerinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, sanık....`ün yüzüne karşı verilen hükme ilişkin temyiz süresinin tefhim tarihinden itibaren başlayacağının belirtilmesi yerine `tefhim ve tebliğden` itibaren denilmek suretiyle bu hususta duraksamaya neden olunduğu anlaşılmakla sanık ....ün temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilerek her iki sanık hakkında yapılan incelemede;
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığı ile buna bağlı olarak sanık müdafiinin temyizinin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden: Sanık ... müdafiinin de hazır bulunduğu 05.07.2007 tarihli oturumda verilen kararın yasa yolu bildiriminin aynen; “Tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere, sanıklardan ....`ün yüzüne karşı, diğer sanıkların yokluğunda, sanıklar müdafiilerinin yüzüne karşı” şeklinde olduğu, gerekçeli kararın da 20.08.2007 tarihinde sanık müdafiine tebliğ edildiği, bu hükmün sanık müdafii tarafından 13.07.2007 tarihinde temyiz edildiği, temyizin son günü olan 12.07.2007 gününün herhangi bir resmi tatile denk gelmediği anlaşılmaktadır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Yasanın 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde, beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
5271 sayılı CYY’nin 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı mercii, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık anılan Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
5271 sayılı CYY’nin 264. maddesinde ise kabul edilebilir bir yasa yolu başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler, birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde verilen bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde olması koşuluyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde C.Savcılığına ya da bir başka mercie istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı merciince, istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak kayıpları önlenecektir.’’şeklinde karar vermek suretiyle mülga 1412 sayılı Kanunun 264/8 ve halen yürürlükte olan ve aynı konuyu düzenleyen 5271 sayılı Kanunun 232/6. maddesinin amacının 5271 sayılı CYY’nin 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı mercii, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık anılan Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır.
Yargıtay ceza dairelerinin birçok kararında da kararın açıklandığı sırada tefhim ve veya tebliğinde hata yapılması nedeniyle hükümde karışıklık olduğu veya hak kaybına neden olunduğundan bahisle usul yönünden bozma kararları verilmektedir.
Yasa koyucunun 1412 sayılı CMUK"da temyiz yolunu düzenlerken tarafların verecekleri temyiz dilekçesinde CMUK"da düzenlenen temyizde sebep bildirme zorunluluğu olmadığından olacak ki mahkemenin kararında temyiz sebebinin de dilekçede bulunması gerektiğini mahkemenin bildirmesini mahkemeye mecburi kılmamış ve aslında ihtiyaç da olmamıştır ancak 5271 sayılı CMK"de temyiz dilekçesi ile bağlılık düzenlenmiş olup sebepsiz temyiz dilekçesi reddolunacağından 5271 sayılı CMK"nin 232/6. maddesi gereği kararının sonuç kısmında hüküm mahkemesinin açıkça temyiz dilekçesi verilecek ise temyiz sebebi bildirilmesinin zorunlu olduğu, sebep bildirilmeyen temyizin reddolunacağı ve tarafın temyiz hakkını kaybetmek gibi ağır bir hak kaybı ile karşı karşıya kalacağını davanın taraflarına bildirilmesi yasada açıkça düzenlenmemiştir. Uygulamada da böyle bir bildirim yapılmamaktadır. Yukarıda kararının birkısmını aldığımız Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararındada CMK"nin 232/6. maddesinde yer alan bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır.
CMK"daki temyiz sebebi ile bağlılık ilkesi uygulanacak ise temyiz sebebi bildirilmeden yapılan temyizlerin geçersiz sayılacağını ve hak kayıplarının yaşanabileceğini açıkça gören yargı mercilerinin bunun CMK"nin 232/6. maddesi gereği davanın taraflarına kısa kararın son kısmında açıkça bildirilmesinin yasanın zorunlu bir sonucu olduğunu düşünmekle beraber yürürlükte olan mevzuat gözönüne alındığında herhangi bir hukuk eğitimi almayan ve ceza davasına taraf olan kişinin veya ilgili tarafın avukatının istinaf mahkemelerinden aleyhine çıktığını düşündüğü kararı sebep bildirmeksizin süresinde temyiz etse dahi bu temyizin yargıtay dairesince reddolunacağı ancak Yargıtay Cumhuriyet savcısının ilgili Yargıtay Dairesinin kararına karşı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna itiraz etme hakkını kullanırken hiçbir sebep bildirmek zorunda olmadığı bununda vatandaşın aleyhine olarak 1982 Anayasasının 10, 11, 36, 90. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ve 10. maddelerinde karşılıklarını bulan kanun önünde eşitlik ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, yasal düzenlemelerin millet adna TBMM tarafından yapıldığını ancak bunların ilahi metinler olmayıp uygulayıcılar tarafından eksik,yanlış veya hakkaniyete aykırı olanlar var ise bunların belirlenip düzeltilmesinin de yasalarda düzenlendiği, usuli bir düzenlemeyi bilemediği için yasal süresi içerisinde temyiz dilekçesini sebep bildirmeden veren davanın tarafı veya taraf avukatının temyiz talebinin usul hükmü gereği sebep bildirilmediği düşüncesi ile reddolunmasının hukuki ve vicdani olmadığını sadece kanuni olduğunu ancak hakimin görevinin kanunu değil hukuku uygulamak olduğunu düşündüğümden Ceza Muhakemesinin odak noktası sayılan maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyecek mahiyetteki bu usul hükümlerinin davaya konu olaya uygulanması yerine öncelikle bu hükümlerin 1982 Anayasasına aykırılığı düşüncesi ile Anayasa mahkemesine iptal talebi ile gidilmesi bu kabul edilmeyecek ise Yargıtay dairemiz tarafından CMK"da sanık lehine kıyasın yasak olmadığı dikkate alınarak CMK"nin 294/1. madde hükmündeki sebeple bağlılık kuralının CMK"nin 308. maddesindeki sebep bildirmenin zorunlu olmadığı şeklinde yorumlanması gerektiği ve sebep bildirilmese ve hatta taraf müdafii tarafından verilse dahi temyizen incelenme iradesinin belirlenebildiği dosyaların usule aykırılık nedeniyle reddedilip toplumun adalete,devlete,hukuka olan inancının sarsılmasını önlemek ve ihkakı hak yolunun açılmasının önüne de geçmek gerektiği düşüncesi ve gerekçesi ile çoğunluğun kanaatine usul yönünden muhalifim.