Esas No: 2012/10670
Karar No: 2012/15950
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/10670 Esas 2012/15950 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2010
NUMARASI : 2004/395-2010/664
Taraflar arasındaki davadan dolayı Adana 5. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 19.10.2010 gün ve 2004/395 esas 2010/664 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 18.01.2012 gün ve 11517-302 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde taraflar vekilleri tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, kadastral parselin ihyası, elatmanın önlenmesi ve yıkım, birleşen dava, kadastral parselin ihyası olmazsa tazminat, karşı dava ise, temliken tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın (temliken tescil davasının) reddine, birleşen davanın, Seyhan Belediye Başkanlığı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Çukurova Belediye Başkanlığı ve B... Ş... Yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; "" 1)-Mahkemece, asıl davanın konusunu teşkil eden 653 sayılı kadastral parselin sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanaksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği üzere eski hale ihya davasının kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı, ne var ki, mahkemece imar parselleri hakkında imarla oluşan sicil kayıtlarının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilerek, hüküm fıkrasının infazda sorun çıkaracak biçimde oluşturulmasının doğru olmadığı,
2)Birleşen davanın konusunu teşkil eden 1223 sayılı ihdas parseli yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de; sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kaydın dayanaksız hale geldiği ve sicilin yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmiş olup, ihdasen oluşan dava konusu parsel kapsamında kalan yer yönünden, çekişmeli taşınmazın davalı Seyhan Belediyesi sınırları kapsamından çıkarıldığı ve anılan Belediyenin bu nedenle de taraf sıfatının kalmadığı gözetilerek, davalı Seyhan Belediyesi yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer davalılar yönünden ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğinin kuşkusuz olduğu,
Diğer taraftan; asıl davada kadastral parselin ihyası davası kabul edildiğine göre, bu sonuç karşısında davalı B..."in bu taşınmazla hukuki ve kişisel bir ilgisi kalmadığı gözetilerek, davacı Hazinenin elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerektiği,
3)-Karşı davanın konusunu oluşturan temliken tescil davası bakımından, karşı davanın davacısı Bülent"in yaptığı muhdesatların özellikleri ve nitelikleri nazara alındığında TMK"nun 724. maddesine dayalı davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ne var ki, davalı ( karşı davanın davacısı) B..."in, oluşturulan imar parsellerinin adına kayıtlı olduğu dönemde ve mülkiyet hakkına sahip olduğu inancıyla yıkımı istenen muhtesatları yaptığı, bu tür bir yapılanmada kötüniyetli olduğunun düşünülemeyeceği, ancak, bu nedenle davacı Hazineye izafe edilecek bir kusur bulunmadığı, keza, taraflar arasında ( yani Hazine ile Bülent arasında ) kurulmuş herhangi bir hukuksal ilişki de bulunmadığı, o halde, muhdesatların bedelinden Hazinenin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, davacı B. var ise zararının karşılanmasını yasaya uyarlığı bulunmayan hatalı imar işlemini yapan kuruluşlardan isteyebileceği,
4)-Öte yandan, asıl dava kabul edildiği ve ihyaya hükmedildiği halde, nispi karar ve ilam harcı da dahil olmak üzere yargılama masraflarının iptale konu idari işlemi yapan ve böylece dava açılmasına sebebiyet veren Belediyelere yüklenmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve taşınmazın değeri üzerinden davacı taraf lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmemesinin de yerinde olmadığı
"" hususlarına değinilerek bozulmuş, davacı vekili, davalı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, dahili davalı Çukurova Belediye Başkanlığı vekili ve davalı-karşı davacı B... Ş... vekilince karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki; özellikle, 3194 sayılı İmar Kanunu düzenlemeleri kamu düzenine ilişkin bulunduğundan kazanılmış hak olgusundan bahsedilemeyeceğine göre, Dairenin anılan bozma kararında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak mahkemece, 653 sayılı parselle ilgili 2004/395 Esas sayılı dava ile 1223 sayılı parselle ilgili 2008/257 Esas sayılı farklı davalılar aleyhine açılan davanın birleştirilmesine karar verilmiştir. Birleştirilen davaların tahkikat safhası müşterek olmakla birlikte, nihai olarak kurulacak hükümle, her iki dava hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerekecektir. Aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunan davaların birleştirilmesi yargılamanın selameti açısından zorunlu ise de, birleştirilen her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulacağı ve birleşse dahi müstakil dava olma niteliğini koruyacağı kuşkusuzdur (6100 s. HMK"nin 166. m.). O halde; asıl davanın bağımsızlığını koruduğu gözetilerek, imar uygulamalarını yapan Seyhan Belediyesi ve Adana Büyükşehir Belediyesinin davada yer almalarının sağlanması gerektiğinin düşünülmemesi doğru değildir.
Gerçekten de; davanın açılmasına davalı Adana Büyükşehir Belediyesi ile Seyhan Belediyesi"nin yapmış oldukları işlemlerin sebep olduğu, çekişme konusu bölümün yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içerisine dahil edilerek Seyhan Belediyesi ile ilgisinin kalmadığı, ancak anılan Belediyenin yapmış olduğu işlemlerden halefiyet ilkesi gereği Çukurova Belediyesi"nin sorumlu olduğu bu durumda asıl davada yargılama giderlerinin tamamından ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çukurova Belediye Başkanlığının sorumlu tutulması gerektiği tartışmasızdır. Ne var ki, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğundan ve gerçek kişilerin yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı gözetilerek, hüküm altına alınması gerekli karar ilam harcı ile davacı yararına takdir edilecek avukatlık ücretinin maktu olması gerektiği sabit olup bu yöne ilişkin bozma kararı yerinde değildir.
Değinilen bu hususlar karar düzeltme istemi üzerine bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, karar düzeltme isteğinin HUMK"nun 440.maddesi gereğince kabulüyle, Dairenin 18.01.2012 tarih, 2011/11517 Esas, 2012/302 Karar sayılı bozma ilamındaki "" taşınmazın değeri üzerinden davacı taraf lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmemesinin de yerinde olmadığı"" ibaresinin bozma ilamından çıkartılarak, anılan bozma ilamına yukarıda belirtilen gerekçeler ilave edilmek suretiyle yerel mahkemenin 19.10.2010 tarih, 2004/395 Esas, 2010/664 sayılı kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.