Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/13449 Esas 2012/15362 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/13449
Karar No: 2012/15362
Karar Tarihi: 18.12.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/13449 Esas 2012/15362 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2012/13449 E.  ,  2012/15362 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : YALOVA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 15/03/2012
    NUMARASI : 2010/483-2012/99

    Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.12.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı N... S... Vekili Avukat C... E... E.., davalı R... A... Vekili Avukat G... Ü... ile temyiz edilen davacı asil N... A... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava; tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde alacak isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava konusu 279 ada 2 parsel zemin kat 2 bağımsız bölüm numaralı mesken nitelikli taşınmazın üçüncü kişilerden alım ile 30.12.1982 tarihinde davacının miras bırakanı S... A... adına kayıtlı iken, 07.06.2005 tarihinde ve satış suretiyle davalı damadı R...’ya temlik edildiği, R... tarafından da 15.10.2007 tarihinde aynı yolla diğer davalı N...’a devredildiği; davacının, çekişmeli taşınmazı evlilik birliği içerisinde murisle birlikte satın aldıkları ve yasa gereği ½ payının kendisine ait olduğu yönündeki iddiasını kanıtlayamadığı gözetilmek suretiyle anılan iddia bakımından yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
    Davacı, ayrıca miras bırakanın davalı damadı R...’ya yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu da ileri sürmüştür.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.41974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; davacının, miras bırakan eşiyle birlikte yaşadıkları dava konusu evden ayrıldığı ve murisin bir süre yalnız yaşadıktan sonra İzmir’de bulunan kızı ve davalı damadının yanına taşındığı, tüm bakım ve ihtiyaçları ile onların ilgilendiği; 2002 yılından itibaren özel bakıcısı olup, çekişmeli taşınmazı davalı R...’ya temlikine kadar bakıcı ücretinin R... tarafından ödendiği, 2005 yılında yapılan temlikten sonra ise murisin ödemelerde bulunduğu, miras bırakanın geliri olmadığından ve rahatsızlığı nedeniyle bakıcı parası, vs. gibi giderlerini temin etmek bakımından taşınmazını satmaya ihtiyacı olduğu, davalı R...’nın makine mühendisi olduğu ve alım gücünün bulunduğu; diğer davalı N...’ın ise çekişmeli taşınmazı bedelini banka kanalıyla ödemek suretiyle satın aldığı ve ödediği bedelin taşınmazın keşfen belirlenen gerçek değeri ile aynı olup, ediniminden itibaren de taşınmazı kullandığı dosya kapsamıyla sabittir.
    O halde; anılan olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalı damadı R...’ya yapmış olduğu temlikin gerçek iradesini yansıttığı sonucuna varıldığı gibi; R...’ya yapılan temlik mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olsa bile, diğer davalının ediniminde iyiniyetli olduğu açıktır.
    Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekilleri için 900.00."er-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara