Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma - Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2016/1295 Esas 2016/5246 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
15. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/1295
Karar No: 2016/5246
Karar Tarihi: 23.05.2016

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma - Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2016/1295 Esas 2016/5246 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, kendisine verilen vekâletname uyarınca açtığı dava dosyasında fazlaya ilişkin haklarını saklamaması ve ıslah etme talebini hak düşürücü süre geçtikten sonra yapması nedeniyle yenilenen miktar yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Sanık, davalıdan tahsil ettiği 33.310,27 TL’yi katılan ve diğer davacılara üç ay süreyle ödemeyerek uhdesinde tutmuştur. Mahkeme, mümkün olmayan bir şekilde ıslah için gerekli hak düşürücü süreden söz edilemeyeceğine karar verir. Sanık avukatın davanın kısmen kabulü üzerine süresinde temyiz ettiği ve karar düzeltmeye dahi başvurduğu belirtilir. Katılan ile hukuk davasının tarafı olan tanıklar, paranın üç aylık gecikme ile kendilerine verildiği iddiasına karşılık sanığın, parayı bekletmeden verdiğini, nihayetinde birden çok mirasçı olması nedeniyle hukuk bürosuna toplanıp geldiklerini, parayı onlara teslim ettiğini belirterek suçlamaları kabul etmemesi, ayrıca şikayetin yaklaşık 5 yıl kadar sonra yapıldığının anlaşılması ile şikayetçiler ve diğer mirasçıların sanık aleyhine açmış oldukları tazminat davasında ücreti gecikmeli olarak aldıkları yönünde bir beyanlarının bulunmaması karşısında maddi gerçeğin
15. Ceza Dairesi         2016/1295 E.  ,  2016/5246 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
    HÜKÜM : TCK’nın 155/2, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca mahkûmiyet

    Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafi tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü.
    Kocaeli barosuna kayıtlı avukat olan sanığın, kendisine verilen vekâletname uyarınca açmış olduğu kamulaştırma bedelinin artırılması davasında, dilekçeyi verirken fazlaya ilişkin hakları saklı tutmayıp, ıslah etme talebini de hak düşürücü süre geçtikten sonra yapması nedeniyle yenilenen miktar yönünden davanın reddine karar verilmesine sebebiyet verdiği ve bu dava sonucunda davalıdan 28.09.2005 tarihinde tahsil ettiği 33.310,27 TL’yi katılan ve diğer davacılara üç ay süreyle ödemeyerek uhdesinde tuttuğunun iddia edildiği olayda;
    1-1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 87’nci maddesinin "Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmünü taşıyan son cümlesinin Anayasa Mahkemesi’nin 20.07.1999 tarih ve 1999/1-33 sayılı kararı ile iptal edilerek 04.11.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı ve sanık tarafından açıldığı anlaşılan davanın 25.05.2000 tarihli olduğu da dikkate alındığında; dava tarihi itibariyle fazlaya ilişkin hakları saklı tutması halinde dahi ıslahla dava konusu miktarın artırılmasının mümkün olmaması nedeniyle ıslah için gerekli hak düşürücü süreden de söz edilemeyeceği, kaldı ki, açılan davada istenilen miktarın daha fazla olması gerektiğinin bilirkişi raporlarından sonra ortaya çıktığı, öte yandan, sanık avukatın davanın kısmen kabulü üzerine süresinde kararı temyiz edip, karar düzeltmeye dahi başvurduğu anlaşıldığından bu konuda sanığın herhangi bir kastı ya da ihmalinin bulunduğundan söz edilemeyeceği; ancak katılan ile hukuk davasının tarafı olan bir kısım tanıklar, paranın üç aylık gecikme ile kendilerine verildiği iddiasına karşılık sanığın, parayı bekletmeden verdiğini, nihayetinde birden çok mirasçı olması nedeniyle hukuk bürosuna toplanıp geldiklerini, parayı onlara teslim ettiğini belirterek suçlamaları kabul etmemesi, ayrıca
    şikayetin yaklaşık 5 yıl kadar sonra yapıldığının anlaşılması ile şikayetçiler ve diğer mirasçıların sanık aleyhine açmış oldukları tazminat davasında ücreti gecikmeli olarak aldıkları yönünde bir beyanlarının bulunmaması karşısında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, katılan ile diğer mirasçıların beyanlarına başvurularak, suça konu paranın hangi tarihte kendilerine verildiği ile 3 ay gecikmeli verdiğini belirttikleri paranın ibraname verdikleri sırada verilen para mı yoksa icra mahkemesinin kararı sonrasında tahsil edilen para mı olduğu sorulup, sanığın 28.09.2005 tarihi itibariyle bankalarda bulunan hesap hareketlerinin incelenmesi, yine gerek sanığa gerekse de katılana ellerinde makbuz bulunup bulunmadığı ve aralarında sözleşme olup olmadığı hususlarının sorulması yanı sıra .... İcra Dairesi’nin 2002/607 ve 2004/3734, ... İcra Mahkemesi’nin 2004/232, .... Hukuk Mahkemesi’nin 2009/309 Esas sayılı dosyalarının getirtilerek denetime elverişli olacak şekilde asılları ya da onaylı örneklerinin dosya arasına konulması ve katılan tarafından 28.09.2005 tarihinde yatırılan paranın sanık tarafından ne zaman çekildiğinin araştırılması ile tarafların belirttikleri tanıkların dinlenmesi suretiyle tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
    2-Suç tarihinin 28.09.2005’den sonra olmasına rağmen, gerekçeli karar başlığında 2000 yılı olarak yazılmış olması,
    Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesine istinaden halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 23.05.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi



    Karşı Oy


    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; hükmün ONANMASI gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğa katılamıyorum.








    Hemen Ara