Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/14667 Esas 2012/15184 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/14667
Karar No: 2012/15184
Karar Tarihi: 13.12.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/14667 Esas 2012/15184 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Dava, imar işleminin iptali nedeniyle kök parselin ihyası suretiyle Hazine adına tescili isteğine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların öncesinde tescil harici alandan ihdasen Hazine adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesince başka bir çok parselle birlikte 37 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bu imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilmesi üzerine bilahare Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından aynı alanda yapılan ikinci imar düzenlemesinin de idari yargı yerinde iptal edildiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin davaya dâhil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı Hazine vekili, çekişmeli taşınmazların sicil kayıtlarının dayanaksız hale geldiğini ileri sürerek, imar öncesi duruma dönülmesi ve ihdasen oluşan parsellerin yeniden Hazine adına tescili istekli eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile Usul Yasasının yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratmaktadır. Hüküm kanun maddeleri: 1086 sayılı HUMK'nın 186. ve 428. maddeleri, 6100 sayılı HMK'nın 125., 294., 297. ve 298/2. maddeleri.
1. Hukuk Dairesi         2012/14667 E.  ,  2012/15184 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 20/05/2010
    NUMARASI : 2008/263-2010/355

    Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı Hazine tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    Dava, imar işleminin iptali nedeniyle kök parselin ihyası suretiyle Hazine adına tescili isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların öncesinde tescil harici alandan ihdasen Hazine adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesince başka bir çok parselle birlikte 37 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bu imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilmesi üzerine bilahare Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından aynı alanda yapılan ikinci imar düzenlemesinin de idari yargı yerinde iptal edildiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin davaya dâhil edildiği anlaşılmaktadır.
    Davacı Hazine vekili, çekişmeli taşınmazların sicil kayıtlarının dayanaksız hale geldiğini ileri sürerek, imar öncesi duruma dönülmesi ve ihdasen oluşan parsellerin yeniden Hazine adına tescili istekli eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. (6100 sayılı HMK."nın 297.maddesi) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMUK.nın 389. maddesinde (6100 sayılı HMK"nın 294. ve 298/2. maddeleri) öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
    Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın verdiği imkana dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde yasal düzenlemelere uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile Usul Yasasının yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    Somut olayda, mahkemece, kısa kararda; “Davalı yerde Seyhan Belediyesi bölünerek Çukurova Belediyesi kurulduğundan, Seyhan Belediyesi hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına”ayrıca, ""Büyükşehir Belediyesi hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine"" denildiği halde, gerekçeli kararda; Seyhan Belediyesi hakkında olumlu- olumsuz bir hüküm kurulmayıp, ayrıca; "" davalı Çukurova Belediyesi hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine"" denmek suretiyle değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
    Öte yandan; yargılama sırasında hakkında dava açılan davalı Mustafa"nın malik olduğu payın bir kısmını dava dışı Osman Güloğlu ve Hatice Mariz Aybar"a sattığı kayden sabittir.
    O halde, 1086 sayılı HUMK"nın 186.maddesi ( 6100 sayılı Yasanın 125.maddesi) hükmü uyarınca gerekli usuli işlemlerin gerçekleştirilmesinden sonra sonuca gidilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
    Bilindiği gibi; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği,hak sahibi veya malik olmanında doğal bir sonucudur.Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK.nun l86.maddesinde ( 6100 sayılı HMK"nun 125.maddesi) dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
    Kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre,mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
    Diğer taraftan; imar uygulamasını yapan Seyhan ve Adana Büyükşehir Belediyelerinin davada yer almadıkları görülmektedir.
    Hal böyle olunca, kısa karara uygun gerekçeli karar yazılması, yargılama sırasında çekişmeli taşınmazdan pay satın alan gerçek kişilerin davaya dahil edilmesi, imar uygulamasını yapan Seyhan ve Adana Büyükşehir Belediyelerinin davada yer almalarının sağlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre işin esasının incelenmesine yer olmadığına, 13.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara