Esas No: 2012/10181
Karar No: 2012/15105
Karar Tarihi: 13.12.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/10181 Esas 2012/15105 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, mirasçı oldukları bağımsız bölümlere davalının engel olduğunu iddia ederek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açmışlardır. Mahkeme, taşınmazların elbirliği mülkiyetine tabi olduğunu ve davalının fiili elatmasının bulunmadığını tespit ederek, ecrimisil isteği bakımından kısmen kabul etmiş ve elatmanın önlenmesi isteği bakımından reddetmiştir. Ancak, davacıların paylarına vaki elatmanın önlenmesi isteğinin kabulü ve 3. nolu bağımsız bölüme ilişkin ecrimisilin tahsiline karar verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Mahkeme kararı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi aracılığıyla 1086 sayılı Kanun'un 428. maddesi gereğince bozulmuştur.
Kanun Maddeleri: Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi aracılığıyla 1086 sayılı Kanun'un 428. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KADIKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2012
NUMARASI : 2010/359-2012/237
Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 1936 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 2 ve 3 nolu dairelerin kayden miras bırakan A... B... adına kayıtlı olduğu, murisin 27.11.2008 tarihinde ölümü ile tarafların ve dava dışı kişilerin mirasçı olarak kaldıkları, eldeki davanın ise 15.07.2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakana ait dava konusu taşınmazlardan 1 ve 2 nolu daireleri kiraya vermek, 3 nolu daireyi ise bizzat kullanmak suretiyle tek başına tasarruf eden davalının, anılan taşınmazları kullanmalarına müsaade etmediği gibi semeresinden de faydalandırmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Davalı, 3 nolu dairede miras bırakanın eşyalarının bulunduğunu, kendisinin Şile’de ikamet etmekte olup, 3 nolu daireyi bizzat kullanımının söz konusu olmadığını, 2 nolu dairenin boş olduğunu, 1 nolu daireyi kiracısının tasarruf ettiğini, murisin bir kısım mirasçıların muvafakati ile kira bedellerini tahsil ederek muris adına hayır işleri yaptığını savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlara davalının fiili elatmasının bulunmadığı, 3 nolu dairenin kiraya verilmeyerek murisin eşyalarının muhafaza edildiği, 1 ve 2 nolu dairelerin ise kirada olup, davalının kira bedellerini tahsil ettiği, tüm mirasçıların katılımı ile davalının kira bedellerini tahsili bakımından yapılmış bir anlaşma olmadığından 1 ve 2 nolu daireler bakımından davacıların miras payı oranında ecrimisilin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın elatmanın önlenmesi isteği bakımından reddine, ecrimisil isteği bakımından kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur.
Somut olayda, dava konusu taşınmazlar elbirliği mülkiyetine tabi olup, mahallinde yapılan uygulama, dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamı ile, dava tarihi itibariyle, davalının miras bırakan Ahmet Bıyık adına kayıtlı olan dava konusu bağımsız bölümlerden 1 ve 2 nolu daireleri kiraya verip, kira bedellerini tahsil etmek, 3 nolu dairede ise murisin eşyalarını muhafaza edip, İstanbul’a geldiğinde kalmak suretiyle tasarrufu altında bulundurduğu, diğer mirasçılar ile birlik olup davacıların kullanımına müsaade etmediği görülmektedir.
Öte yandan, davacılar murisin ölümünden itibaren kısa süre içinde eldeki davayı açtıklarına göre, davalının taşınmazı tasarrufuna muvafakat etmedikleri de açıktır. Taşınmazların kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmediğine ve fiili bir kullanma biçimi de oluşmadığına göre bir kısım mirasçıların davalının taşınmazları kullanımına dair aldıkları kararların davacılar bakımından bir geçerliliği olmayacağından bu yöndeki tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, davacılar elbirliği mülkiyetine tabi olan çekişmeli taşınmazlarda miras hakları dolayısıyla tasarruf hakkına sahip olup, davalının uzun süreli bir kullanımı söz konusu değildir. Bu durumda, davacıların ihtara gerek kalmaksızın murisin ölüm tarihinden itibaren paylarına isabet eden ecrimisili talep etme hakları bulunduğu açıktır.
O halde, davacıların miras payı oranında davanın tüm bağımsız bölümlere ilişkin olarak elatmanın önlenmesi isteği bakımından kabulüne karar verilmesi gerekirken hukuki olmayan gerekçeler ile yazılı olduğu şekilde reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
Öte yandan, dosya kapsamı, tanık beyanları ve aşamadaki davalı savunmaları ile 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerin kira bedellerini davalının tahsil ettiği sabit olup, keşif tarihinde anılan taşınmazların boş olması sonuca etkili olmayacaktır. Başka bir deyişle, davalı bu taşınmazlardan el çekmemiş, davacıların kullanımına mani olmaya devam etmiştir. Bu durumda, mahkemece 1 ve 2 nolu bağımsız bölümler bakımından bilimsel verilere uygun olarak belirlenen ecrimisilin hüküm altına alınması doğrudur. Davalının tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilerek, davacıların paylarına vaki elatmanın önlenmesi isteğinin kabulü ile 3 nolu daire bakımından da belirlenecek paylarına isabet eden ecrimisilin tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere kendi içinde çelişecek şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacıların açıklanan nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,13.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.