Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/7011 Esas 2012/15076 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/7011
Karar No: 2012/15076

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/7011 Esas 2012/15076 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararda, imar uygulamasının iptali nedeniyle kök parselin ihyası ile hazine adına tescili, mümkün olmadığı takdirde bedel isteği konu edilmektedir. Davanın kısmen kabul edildiği ancak bazı hususlarda isabetsizlik bulunduğu belirtilerek, kararın bozulduğu ve yeniden incelendiği ifade edilmektedir. Mahkemenin, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı bir durum yarattığı vurgulanmaktadır. İmarla oluşan sicil kayıtlarının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilmesi doğru olmayıp, birleşen davalar hakkında herhangi bir karar verilmemesi de hatalıdır. İhyasına karar verilen taşınmazın Hazine adına tescil edilmemesi, Seyhan Belediyesi'nin yararına avukatlık ücretine karar verilmesi gibi hususlar da isabetsiz olarak değerlendirilmiştir. Kararda, 6100 sayılı HMK'nın 297, 294/4 ve 298/2 maddelerine, 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesine ve Anayasa'nın 141. maddesine gönderme yapılmaktadır.
1. Hukuk Dairesi         2012/7011 E.  ,  2012/15076 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 14/04/2010
    NUMARASI : 2008/281-2010/234

    Taraflar arasındaki davadan dolayı Adana 4. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 14.04.2010 gün ve 2008/281 esas 2010/234 karar  sayılı  hükmün bozulmasına  ilişkin olan 16.12.2011 gün ve 11251-12914 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili  tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
    Asıl ve birleşen davalar, imar uygulamasının iptali nedeniyle kök  parselin ihyası ile hazine adına tescili, mümkün olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkin olup, davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairece; sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanaksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davalı Seyhan belediyesi yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer davalılar yönünden bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği üzere eski hale ihya isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı, ne var ki, mahkemece imar parselleri hakkında imarla oluşan sicil kayıtlarının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilerek hüküm  fıkrasının  infazda  sorun  çıkaracak biçimde  oluşturulmasının   doğru olmadığı, öte  yandan; birleşen  davada  yargılama  giderleri ve  avukatlık  ücreti  bakımından  olumlu  ya  da  olumsuz  bir  karar   verilmemesi, yargılama  masraflarının  iptale  konu   idari  işlemi   yapan ve böylece  dava  açılmasına  sebebiyet   veren  belediyeye  yüklenmesi  gerektiğinin  gözetilmemesi  ve  dava  kabul  edildiği  halde  davacı  hazine  lehine  taşınmazın  değeri  üzerinden  nispi  vekalet  ücretine  hükmedilmesi  gerekirken  yanılgılı  değerlendirme  ile  yazılı  şekilde  hüküm  kurulmasının  isabetsiz olduğu,  hususlarına  değinilerek bozulmuş, davacı vekilince  karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur. 
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın  ihdasen Hazine adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesince başka bir çok parselle birlikte 37 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, daha sonra aynı bölgede  Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından  imar düzenlemesi yapıldığı, her iki imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilerek, idari yargı kararlarının kesinleştiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan  Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dâhil edildiği görülmektedir.
    Davacı Hazine, eldeki davada çekişmeli taşınmazların kayıtlarının dayanıksız hale geldiğini belirterek,  imar öncesi duruma dönülmesini ve ihdasen oluşan parselin yeniden Hazine adına tescilini, olmadığı takdirde zararının tazminini  istemiştir.
    Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388.  (6100 sayılı HMK."nın 297.maddesi) (6100 sayılı HMK."nın 297.maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede (6100 Sayılı HMK"nın 294. ve 298/2. maddeleri) öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.                                                                     Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin  son fıkrasının (6100 Sayılı HMK"nın 294/4. maddesi) getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.           
    İşte bu gibi hallerde yasal düzenlemelere uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile Usul Yasasının yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. 
    Somut olayda, Mahkemece, kısa kararda; “ Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çukurova Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine  ” şeklinde hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda bu kısma yer verilmeyerek  değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması isabetsizdir.
    Kabule göre ise; imarla oluşan sicil kayıtlarının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilmiş olması doğru olmadığı gibi,  birleşen  davalar hakkında  olumlu  ya  da  olumsuz  bir  karar   verilmemiş olması da doğru değildir.
    Yine kabule göre;  ihyasına karar verilen taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmemiş olması doğru olmadığı gibi, davanın açılmasına davalı Adana Büyükşehir Belediyesi ile Seyhan Belediyesi"nin yapmış oldukları işlemlerin sebep olduğu, çekişme konusu bölümün yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içerisine dahil edilerek Seyhan Belediyesi ile ilgisinin kalmadığı, ancak anılan Belediyenin yapmış olduğu işlemlerden halefiyet ilkesi gereği Çukurova Belediyesi sorumlu olduğu halde, davalı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çukurova Belediye Başkanlığı yönünden husumet yokluğundan ret kararı verilmiş olması ve bu belediyeler yararına vekalet ücretinin hüküm altına alınmış olması, öte yandan; hakkında hüküm kurulmasına yerolmadığına karar verilen Seyhan Belediyesi yararına avukatlık ücretine karar verilmiş olması da  isabetsizdir.   
    Anılan bu hususlar davacı vekilinin  karar düzeltme isteği sonucu yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, karar düzeltme isteğinin HUMK"un 440. maddesi gereğince kabulüyle, Dairenin 16.12.2011 tarih,  2011/11251 Esas, 2011/12914 Karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 14.04.2010 tarih, 2008/281 Esas, 2010/234 sayılı kararının  açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,   13.12.2012  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.


     

    Hemen Ara