Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13684 Esas 2012/2567 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/13684
Karar No: 2012/2567

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13684 Esas 2012/2567 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, paydaşı oldukları bir taşınmazda davalıların paylarından fazla yer kullanarak elatman oluşturduklarını iddia ederek yıkım ve ecrimisil istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, taşınmazda fiili taksim yapıldığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Ancak, Yargıtay çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin belirlenmesi gerektiğini ve taksim veya şuyun satış yoluyla sorunun çözülmeli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, paydaşlar arasındaki fiili kullanım biçimi bir anlaşma veya plan olmadan uzun süre devam ettiyse korunması gerektiği vurgulanmıştır. Kararda M.K.'nun 706, B.K.'nun 213, T.K.'nun 26. maddeleri ve TMK'nun 688 ve devamı maddeleri üzerinde durulmuştur.
1. Hukuk Dairesi         2011/13684 E.  ,  2012/2567 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BOZYAZI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 24/05/2011
    NUMARASI : 2008/132-2011/78

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, paydaşı oldukları .. parsel sayılı taşınmazda, yine paydaş olan davalıların sera yapmak suretiyle paylarından fazla yer kullandıklarını, kendilerinin kullandığı bir yer olmadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.
    Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, taşınmazda fiili taksim yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, paydaşlar arasında taksim yapıldığı benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu tarla vasıflı .. parsel sayılı taşınmazın davacılar, davalılar ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davacıların taşınmazda paydaş olmalarına rağmen kullandıkları yer bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; her ne kadar mahkemece paydaşlar arasında taksim olgusunun varlığı kabul edilerek neticeye gidilmiş ise de, taşınmazda davacıların fiilen kullandıkları veya kullanabilecekleri bir yerin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Geçerli bir taksimin varlığının kabul edilebilmesi için, tüm paydaşların az ya da çok kullanabilecekleri bir yerin bulunması zorunludur. O halde bir kısım paydaşların taşınmazı kullanımı bakımından dışarıda bırakılarak gerçekleştirilen taksim olgusunun TMK’nun 688 ve devamı maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerine uygun düştüğünü söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler gözetilerek gerekli araştırma, inceleme ve soruşturmanın yapılması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek neticeye gidilmiş olması doğru değildir.
    Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara