Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ..ada ..parsel sayılı taşınmazında mevcut bahçe duvarının arkasına komşu parseller maliki davalı tarafından yığılan toprak nedeniyle zarar gördüğünü, davalının ruhsat olmadan yaptırmış olduğu havuzun yanında kalan duvarın da çatlaklar ve nem oluştuğunu, ayrıca bahçe duvarının üzerine davalı tarafından kafes tel ve çit yapıldığını ileri sürerek; elatmanın önlenmesi, toprağın ve kafes çitin kaldırılması ile eski hale getirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının önceden aynı konuda açmış olduğu dava sonucu verilen kararın kesinleşerek infaz edildiğini, ortada kesin hüküm bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kanıtlanan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden ve pul yokluğundan reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, yıkım ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu .. ada .. parsel sayılı taşınmazın kayden davacının miras bırakanı adına kayıtlı olduğu, komşu aynı ada 4, 5, 6 ve 13 parsel sayılı taşınmazların ise davalıya ait bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı; davalının, bahçe duvarının arkasına toprak yığması nedeniyle zarar gördüğünü, ayrıca duvarında davalının havuzundan kaynaklanan çatlaklar ve nem oluştuğunu, yine davalı tarafından bahçe duvarının üzerine kafes tel çit yapıldığını ileri sürerek, eldeki davaya açmıştır.
Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunun tam bir netlik taşımadığı gibi, özellikle sonuç ve kanaat kısmındaki 3 nolu bendin önlem içerip içermediği de anlaşılamamaktadır.
Öte yandan, hükmün infaza elverişli olması gerekir. Oysa mahkemece kurulan hükümde, bilirkişi heyeti raporunun sonuç kısmının 1, 2 ve 3. bentlerine atıf yapılmakla yetinilmiştir.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle, davacının gördüğü zarar ve giderim şeklinin ve nasıl yerine getirileceğinin açık bir şekilde belirlenmesi; mahkemece bu belirlemeler uygun görüldüğü takdirde, kuşkuya yer bırakmayacak ve infazda tereddüt yaratmayacak biçimde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.