Taraflar arasındaki davadan dolayı Edremit 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 01.07.2009 gün ve 2007/685 esas, 2009/406 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 7.4.2011 gün ve 4022-3995 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; 3621 sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini ile yıkım isteklerine ilişkin olup, yerel mahkemece kurulan hükmün temyizi üzerine; Dairece, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddi ile tescil harici yerdeki muhtesatın yıkımına karar verilmesinin doğru olduğu; ancak, davanın iptal ve terkin isteği yönünden reddedilen kısmı üzerinden 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümlerine göre davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilemeyeceği; davanın elatmanın önlenmesi isteği yönünden kabul edilen kısmı bakımından, belirlenecek yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmektedir.
Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan Yasa Anayasa Mahkemesi"nin 12.05.2011 tarihli 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.7.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 günlü ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarihli 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.
Davacı Hazinenin, karar düzeltme isteğinin H.U.M.K."nun 440. maddesi hükmü uyarınca kabulü ile Dairenin 07.04.2011 tarihli, 2011/ 4022 Esas, 2011/3995 karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, mahkemenin 01.07.2009 tarih, 2007/685 Esas-2009/406 karar sayılı kararının açıklanan gerekçelerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.