Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı eşinin kendisini kandırarak çekişmeli taşınmazını üzerine geçirdiğini ileri sürerek tapu iptali - tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma gideri ödenmediğinden duruşma isteği reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı, çekişmeli bağımsız bölümün babası tarafından 3. kişiden satın alınarak kendisi adına tescil ettirildiğini, eşi olan davalı ile ortaya çıkan anlaşmazlıklar sırasında eşinin ortak konutu terk ettiğini, evlilik birliğinin sürmesi için anılan bağımsız bölümü davalı eşine temlik ettiğini, oysa temlikten 3 gün sonra eşinin yeniden evden ayrıldığını, kendisini hileye düşürdüğünü ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, davacının iddiasının yukarıda özetlenen içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle, davada “hile” hukuksal nedenine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır.
Ne var ki, “hile” iddiası bakımından hükme yeterli bir soruşturma yapılmış değildir.
Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Hal böyle olunca; tarafların tüm delillerinin toplanması ve yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, salt taraf muvazaası nedeni bakımından inceleme yapılıp davanın yazılı delille kanıtlanması gerektiğinden söz edilerek reddedilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü 6100 sayılı HMK."nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK."nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.