Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, komşu parselde faaliyet gösteren davalı şirketin, oluşan toz nedeniyle ürünlerine ve sağlığına zarar verdiğini ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat ile sataşmanın önlenmesi isteklerinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ürün zararının keşfen saptandığı gerekçesi ile kısmen tazminata karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazanın önlenmesi, maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, muarazanın önlenmesine ve 1.847.-TL. maddi tazminatın davalıdan alınmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava öncesi yaptırılan tespitte 2007 yılı üretimindeki verim düşüklüğünün 1.733.-TL zarara neden olduğunun bildirildiği, davacının muarazanın önlenmesiyle birlikte 10.000.-TL maddi, 10.000.-TL manevi tazminat isteminde bulunduğu, komşu taşınmazda beton üretimi faaliyetinde bulunan davalı şirketin bu faaliyetinden kaynaklanan tozlanmanın çevre taşınmazları olumsuz yönde etkilediği ve çevreye yayılan bu tozların döllenme döneminde mevcut meyve ağaçlarının verimini düşürecek şekilde etki yarattığı; öte yandan, davalının iş yeri çalıştırma ruhsatının idare mahkemesince iptal edildiği, kararın halen kesinleşme aşamasında bulunduğu, davalının dava tarihi itibariyle emisyon iznini de almamış olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet; geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevler de yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik ve sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde tutarak komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun için de zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Hemen belirtilmeli ki, dosyada mevcut doktor raporu ve tanık beyanları gözetildiğinde davacının manevi tazminat isteğinin reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ne varki, mahkemece keşif icra edilmiş ve davalı şirketin faaliyetinden kaynaklanan olumsuz sonuçlar belirtilmiş ise de, şikayet ve zarar konusu olan hususların nasıl giderileceği, diğer bir deyişle alınması gerekli önlemlerin nelerden ibaret olması gerektiği net bir biçimde ortaya konmamıştır.
Diğer taraftan, davada 2007 yılı zararının tazmini istenilmesine karşın 2008 yılı itibariyle değerlendirme yapılarak bu yıla ait zararın tazminine karar verilmiş olması da doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.