Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/2886 Esas 2012/2157 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/2886
Karar No: 2012/2157
Karar Tarihi: 29.02.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/2886 Esas 2012/2157 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalının taşınmazını yolsuz tescile dayanarak kaydettirdiği gerekçesiyle iptali ve müvekkiline tescil talebinde bulundu. Ayrıca taşınmazın başkalarına devri ve temliğinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istedi. Mahkeme, daha önce alınan tedbirin devam ettiği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebini reddetti. Ancak, dava konusu taşınmazın satılması veya devri durumunda infaz kabiliyetinin ortadan kalkabileceği, bu nedenle uygun bir teminat alınarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği söylendi. HMK'nın 389/3 maddesi, ihtiyati tedbire ilişkin taleplerin yaklaşık ispat durumunda kabul edileceğini belirtti. HMK'nın 397/2 maddesi, ihtiyati tedbir kararının verilmesi gerektiği halleri açıklar.
1. Hukuk Dairesi         2012/2886 E.  ,  2012/2157 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: BERGAMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 16/11/2011
    NUMARASI : 2011/100-2011/100

    Taraflar arasında görülen davada;  
    Yolsuz tescil hukuksal nedenine dayanarak tapu iptal ve tescili ile ihtiyati tedbir isteğini içeren dava dilekçesiyle açılan ve derdest olduğu anlaşılan 08.10.2010 tarihli davada yerel mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine dair 16.11.2011 tarih ve 2011/100 esas sayılı karar davacı vekili tarafından  temyiz edilmekle evrak tetkik edildi, temyiz isteğinin süresinde yapıldığı görüldü, gereği düşünüldü.                                             
    Davacı, İzmir İli, ...... İlçesi .. Köyü, M.. Mevkii, .. parsel numarasında davalı "E.. D.." adına kayıtlı bulunan tapu kaydının, yolsuz tescile dayalı olarak tesis edilmiş olması nedeniyle, iptali ile müvekkilleri adına tesciline; ayrıca ileride telafisi güç durumların yaşanmaması için taşınmazın başkalarına devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbire karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece, 8/6/2010 tarihinde verilen tensip kararı ile "Davacı vekilleri her ne kadar dava konusu taşınmazdaki davalı hissesine tedbir konulmasını talep etmişlerse de bu hisse ile ilgili Mahkememizde görülen davacı K... ile davalı arasındaki şuf"a davası (2009/436 esas) nedeniyle zaten tedbir konulduğu ve yeniden tedbir konulmasına gerek bulunmadığı dikkate alınarak tedbir talebinin şimdilik reddine, konunun ileride gerek görülürse yeniden değerlendirilmesine" şeklinde karar verilmiştir.
    Davacı vekilince yargılama aşamalarında yinelenen tedbir talepleri üzerine, mahkemece 16/11/2011 tarihli ara kararı ile "Davacılar vekilinin 16.11.2011 tarihli dilekçesi ile talep ettiği   Bergama sağancı köyü  memeliova mevkii 704 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulmasını talep etmiş isede dosyanın incelenmesinde taşınmazın tapu kaydı üzerine daha önce davalıdır şerhi konulduğundan ayrıca ihtiyati tedbir şerhi konulması talebinin reddine" karar verilmiş ve bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 1086 sayılı HUMK"nu iptal eden 6100 sayılı HMK"nın da  1086 sayılı Yasanın 101 ve takip eden maddelerindeki ihtiyati tedbirle ilgili öngörülen düzenlemelerden ayrılarak değişik hükümlere yer verilmiştir. Bunlardan bir tanesi ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yolunun açılmış olması, öncelikle incelenip, kesin olarak karara bağlanmasıdır.(6100 sayılı HMK. 391/3 Md.)
    Bilindiği ve öğretide de  kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir "...kesin hükme kadar devam eden  yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda  meydana  gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır." şeklinde  tarif edilmiştir. (Prof. Dr. Hakan Pekcantez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh.714) Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir  diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında  ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde  dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır.                                
    Nitekim 6100 sayılı HMK"nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında "geçici hukuki korumalar" olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında "mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir" şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde  bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması... .... gibi sair hususlar da  duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli  usul ve prosodür vazedilmiştir.
    Anılan yasal düzenlemeler ışığında  somut olaya bakıldığında; davacılar vekili dava dilekçesinde davalı üzerindeki kaydın yolsuz tescil niteliğinde olduğunu ve aslında davaya konu payın müvekkillerine ait olduğunu iddia ederek taşınmazın tapuda kayıtlı  olduğu il, ilçe, ada, parsel sokak adı gibi belirgin tüm hususiyetlerini bildirerek, davalının yargılama sırasında  taşınmazın üçüncü kişilere satılması, devir veya temlikinin önlenmesi bakımından tedbir kararı konulması isteğini açıklamıştır.
    O halde, isteğin taşınmazın sicil kaydına ahara devrinin önlenmesi yönünden davalı olduğu bildirilerek el değiştirmesinin önlenmesi bakımından geçici hukuki koruma niteliğindeki ihtiyati tedbir kararı  konulmasından ibaret olduğu sabittir.
    Diğer taraftan, ihtiyati tedbir kararının kabul edilebilmesi bakımından HMK"nun 390/3. maddesi hükmünde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, Yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda  "...hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini gözardı edemez... Bu sebepledir ki haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması..." hükme bağlanmıştır.
    Mahkemece, davacılardan Kemal ile davalı arasındaki şuf"a davası (2009/436 esas) nedeniyle zaten tedbir konulduğu ve yeniden tedbir konulmasına gerek bulunmadığı gerekçesi ile tedbir talebinin şimdilik reddine  karar verilmişse de, dosya kapsamına göre, şuf"a davasının redle sonuçlandığı, Yargıtay incelemesi sırasında da yalnızca vekalet ücreti yönünden bozulduğu anlaşılmaktadır. Bu kararın kesinleşmesi ile HMK"nun 397/2 bendi gereğince bu dosya üzerine konulan "davalıdır" şerhinin bir hükmünün kalmayacağı gibi, bu şerhin taşınmazın devir ve temlikini önleyici bir fonksiyonunun da olmayacağı açıktır.
    Doğaldır ki, davacının iddiasında haklı olup olmadığı yargılama sonunda tüm deliller toplandıktan ve incelendikten sonra ortaya çıkacaktır. Ancak, davaya konu taşınmaz payının başkalarına devri durumunda mahkemece verilecek hükmün infaz kabiliyetinin de ortadan kalkabileceği de açıktır. Bu durum ileride telafisi güç yada imkansız durumlar ortaya çıkarabilecektir.
    Öyleyse, yerel mahkemece gerektiğinde davalının muhtemel zararlarının karşılanması amacıyla uygun bir miktarda teminat da alınarak ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekli iken, reddine ilişkin olarak verilen kararının doğru ve yasal olduğu söylenemez.
    Hal böyle olunca, davacının temyiz talebi yerindedir. Kabulü ile yerel mahkemenin kararının HMK"nın geçici 3/2 maddesi hükmü aracılığı ile 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara