Esas No: 2011/12666
Karar No: 2012/2039
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12666 Esas 2012/2039 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/10/2010
NUMARASI : 2008/258-2010/260
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki olduğu 17 nolu bağımsız bölümün kendisine devredilmesi halinde davalının evlenmeyi kabul ettiğini, davalıya güvenerek taşınmazı satış suretiyle temlik ettiğini, daha sonra evliliğin gerçekleştiğini, evde bulunan 20.000,00.-TL"nı alarak evi terkettiğini, hile ile taşınmazın elinden alındığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil ya da tespit edilecek değerinin tazminine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sübut bulan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.02.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat H. K. geldi davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan (C) blok 17 nolu bağımsız bölümün 13.5.2008 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği, davanın ise 23.6.2008 tarihinde açıldığı kayden sabittir.
Davacı, çekişme konusu taşınmazın devri halinde davalının teklif edilen evlenmeyi kabul edeceği nedeniyle temliki yaptığını, temlikten sonra evliliğin gerçekleştiğini, ancak davalının evi terkettiğini, hile ile taşınmazın elinden alındığını ileri sürerek, eldeki davayı açmış; mahkemece, taşınmazın gerçekte bağış amacıyla davalıya devredildiği, bağıştan rücu koşullarınında oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava dilekçesi ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Buna karşın mahkemece, yapılan temlikin bağış olarak nitelendirilmek suretiyle neticeye gidilmesinin doğru olduğu söylenemez.
Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
Somut olaya gelince; davacının temlikinden 3 gün sonra tarafların 16.5.2008 tarihinde resmi olarak evlendikleri, böylece temlikin sebebini oluşturan evlenmenin gerçekleştiği ancak Bursa 2. Aile Mahkemesinin 2008/718 esas sayılı dosyasında davacının davalı aleyhine boşanma davası açtığı, ayrıca Bursa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/696 esas sayılı dosyasında davacının müşteki, davalı ve üçüncü kişilerin sanık oldukları, anılan davanın derdest bulunduğu, eldeki davanın yargılaması sırasında davacının ölmesi nedeniyle mirasçı çocuklarının davayı takip ettikleri anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda hile yönünden gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, anılan ceza ve boşanma davalarına ilişkin dosyaların taraf delilleri ile birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ve yasal olmayan gerekçeler ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalı vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenden alınmasına, 28.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.