Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, yeğeni olan davalı S.. B..’ın kredi alabilmesini temin edebilmek için maliki olduğu .. parsel sayılı taşınmaz üzerinde ipotek tesisi konusunda anlaştıkları halde tapudaki işlemin satış gibi gösterilerek yanılgıya düşürüldüğünü, ipotek tesis edildiği izlenimi verilerek tek mal varlığı olan taşınmazın bedelsiz devrinin sağlandığını, satış iradesinin olmadığını, olası iptal ve tescil davasını önlemek için taşınmazı el ve elbirliği içinde hareket ettiği diğer davalıya muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı S.. B.., hak düşürücü sürenin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı ise iktisabının TMK’nun 1023. maddesi kapsamınıda korunması gerektiğini, iyiniyetli olduğunu, taşınmaz için zorunlu ve faydalı masraflar yaptığını bildirmiştir.
Mahkemece; taraflar arasındaki ilişkinin taraf muvazaasına dayalı olduğu, iddianın yazılı delille kanıtlanması gerektiği, hile olgusunun sabit olmadığı gerekçesiyle iptal tescil davasının reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava; inançlı işlem ve hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle temliklerin iradi olduğu ve davada dayanılan hile hukuki sebebine ilişkin olarak ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı iddianın ise 05/02/1947 sayılı İçtihadları Birleştirme Kararında belirtildiği üzere yazılı delille kanıtlanamadığı anlaşıldığına göre davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine
Ancak bilindiği üzere; yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. (HMK"nun 326/1. maddesi) Mahkeme, davada haksız çıkan tarafı kendiliğinden yargılama harç ve giderlerini ödemeye mahkum eder; bunun için, haklı çıkan tarafın bir talepte bulunmuş olmasına gerek yoktur (HMK"nun 332/1. maddesi)
Öte yandan; adli yardım 6100 Sayılı Yasanın 334 ila 340 maddelerinde (1086 sayılı HUMK"nun 465 ila 472 maddelerinde) düzenlenmiş olup, taraflardan birinin davanın gerektirdiği harç ve masrafları karşılayacak maddi gücünün bulunmaması durumunda, bu mali yükümlülüklerden geçici olarak muaf tutulmasıdır. Adli yardımdan yararlanan taraf davayı kazanırsa, diğer taraf adli yardım nedeniyle alınmamış olan bütün yargılama giderlerine de mahkum edilir; adli yardımdan yararlanan tarafa vekil de tayin edilmiş ise (HMK"nun 335/1-ç), karşı taraf vekalet ücretine de mahkum edilir. Adli yardımdan yararlanan taraf davayı kaybederse (haksız çıkarsa), gerek diğer tarafın ödemiş olduğu, gerekse kendisinden adli yardım nedeniyle alınmamış olan bütün yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir; mahkeme uygun görürse, yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler halinde ödenmesine karar verebilir. (HMK"nun 339/1.maddesi) .
Ne varki; eldeki davada adli yardım talebi kabul edilen davacının açtığı davanın reddedildiği gözetilerek yaptığı yargılama giderleri ve davalı yararına avukatlık ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilirken yargılama harcından sorumlu tutulmaması isabetli bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, harç hususunun kamu düzenini ilgilendirdiği gözetilerek red harcına da hükmedilmesi ve bunun davacı tarafa yükletilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.