Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, dava konusu taşınmazın kök muris tarafından ölünceye kadar bakma akti ile davalıya devredildiğini, işlemin muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescile; ayrıca miras bırakanın düzenlediği vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,davanın kabulüne,davacıların miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve vasiyetnamenin iptali, olmazsa tenkisi isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakanın malik olduğu 116 ada 1 ve 119 ada 3 parsel sayılı fındıklık niteliğindeki 2 parça taşınmazını ölünceye kadar bakma akti ile 29/11/2002 tarihinde oğlu davalı Kemal’e temlik ettiği ve 27.1.2006 tarihinde de öldüğü anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanlarının yapmış olduğu temliklerin kendilerinden mal kaçırma kastı ile gerçekleştiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Ne var ki, hükme yeterli bir soruşturma yapıldığını söyleyebilme olanağı yotur.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır(B.K.m.511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Yasa"nın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer(B.K.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında aslolan, tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır(B.K.m.18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Hal böyle olunca, murisin ölüm tarihindeki terekesinin değeri ile temlike konu edilen taşınmazların değerinin belirlenmesi ve temlik edilen taşınmazların değerinin terekeye oranının makul ve hoşgörü sınırları içerisinde bulunup bulunmadığının tartışılması; sonuç itibariyle, tüm deliller yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek miras bırakanın temlikteki gerçek amacının duraksamayı yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.2.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.