Esas No: 2011/11828
Karar No: 2012/1916
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11828 Esas 2012/1916 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SİVAS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2011
NUMARASI : 2011/2-2011/380
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ..ada .. parsel sayılı taşınmazlarını borçlarının teminatı olarak davalıya devredildiğini ileri sürerek, tapunun iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre, yanlar arasındaki uyuşmazlık; tapuda gerçekleştirilen işlemin “teminat maksadıyla temlik” niteliğinde bir işlem olup olmadığı ve bu tür işlemin ispatı noktasında toplanmaktadır.
Davada ortaya çıkan uyuşmazlık; teminat maksadıyla temlik sözleşmesi yapıldığı noktasından kaynaklandığına göre; bu tür sözleşmenin hukuki mahiyetinin de açıklanması gerekir.Teminat maksadıyla temlik sözleşmelerinden, bir alacağın temini bakımından vuku bulan inançlı (Fiduziarisch) mülkiyet intikalleri anlaşılmalıdır. Bu tür sözleşmelerin iki esaslı unsuru vardır.Bunlardan ilki, mülkiyet intikalinin teminat maksadıyla yapılması; diğeri ise, inançlı sözleşmedir.Teminat maksadıyla temlik sözleşmesi, bir iltizami muamele olarak mülkiyetin nakline imkan sağlar.Başka bir anlatımla, tasarrufi muamele ile tarafların iltizami muamelede ifadesini bulan irade gerçekleştirilmiş olur.
Yineleyerek belirtilmelidir ki; teminat maksadıyla temlik sözleşmeleri, taraflar arasında karşılıklı itimat esasını şart kılmaktadır.Teminat için taşınmazını temlik eden borçlu, borcun ödenmesi halinde taşınmaz mülkiyetinin tekrar kendisine devredileceği inancını taşımaktadır.
Yukarıda yapılagelen açıklamalar ile hukuki mahiyeti ortaya konulan “teminat maksadıyla temlik” işleminin yazılı delille ispatlanmasının gerekeceği kuşkusuzdur. Esasen, HUMK.nun 290.maddesine göre de; senede bağlı bir tasarrufun hüküm ve kuvvetini azaltmak üzere yapılmış hukuki muamelelerin, yine senetle (veya başka bir kanuni delil ile) ispatlanması zorunludur.Sözleşmenin taraflarından biri (olayda davacı), iddiasını yazılı belgeyle ispatlamak zorunda ise, elbette şahit dinletemez. Ancak, dava dilekçesinden açıkça veya “v.s”ya da “sair deliller” denilmek suretiyle yemin deliline de dayanıldığı anlaşıldığı takdirde, bu delilin (yeminin) kullandırılması engellenemez. Yasal delil ve ispat aracı olarak taraf yemini, yargılamanın her aşamasında kullanılabilen bir nitelik taşır.
Somut olayda, davacı taraf 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca iddiasını kanıtlar biçimde bir yazılı belge ibraz edememiş ancak dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece davacı tarafa yemin teklif etme hakkı tanınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yön gözardı edilerek, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü
(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.