Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, doğusu ark, batısı tepe, kuzeyi ark ve güneyi şahıs tarlası ile çevrili olan 3 taşınmazın 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 18. maddesi kapsamında kalan yerlerden olduğunu, belirterek taşınmazların ekonomik değer taşıması nedeniyle Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Dahili Davalı Ş.. davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın önce davacı adına tescil edildiği ve daha sonra da dava dışı kişi ile trampa edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, dahili davalı Belediye vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesine dayalı tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı Hazine’nin hasımsız olarak açtığı davada, çekişme konusu taşınmazın 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesine dayalı olarak tescilini istemiş, yargılama sırasında Hakkari Belediye Başkanlığı ve Ş.. E.. davaya dahil edilmiş, mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davaya dahil edilen belediye tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, özel hükümler gereği ayrık durumlar dışında kural olarak bir dava açıldıktan sonra "ıslah" yoluyla da olsa taraf değiştirilemez. Ancak, bu kurala aykırı biçimde davaya katılmış olan kişilerin, Anayasal savunma hakkına ve dolayısı ile kendilerine vekil tayini ile iddia ve savunma hakkına sahip oldukları da kuşkusuzdur.
Öte yandan, Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamalarına göre, bir davada usulüne uygun biçimde taraf kılınmayan kimsenin temyiz isteği hukuki yarar yokluğundan reddedilmekte, savunma hakkına ilişkin ilkeden hareketle temyiz isteği incelenmektedir.
Bu açıklamalar, karşısında; usulüne uygun olmasa dahi diğer tarafın talebi ya da mahkemenin kararı ile taraf durumuna getirilmeye zorlanan kişi ya da kişilerin vekili aracılığı ile savunma yapmasını engelleyen bir yasa hükmü bulunmadığı, dahası bunun bir Anayasal hak olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. (H.G.K. 10.6.2009 gün 2009/1-169 sy.)
Hal böyle olunca, belediye yararına avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken, bu yönün gözardı edilmesi doğru değildir.
Belediyenin, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.