Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, tapulama çalışmaları sırasında davalılar adına tespit ve tescil edilen ..parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı, taşınmaz üzerinde davalılara ait ev bulunduğunu ileri sürüp tapu kaydının iptali ile elatmanın önlenmesi yıkım istemiştir.
Davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı ancak davalıların tüm yargılama giderlerinden, vekalet ücretinen ve harçtan sorumlu tutulmaları gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucuna mahkemece davanın reddine yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin olup, mahkemece 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de; 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde karara bağlanan davada hak düşürücü sürenin değerlendirilmiş ve 6099 sayılı Yasa hükümleri gözetilerek yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmış olması doğrudur. Ancak 5841 sayılı Yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.07.2011 tarihinde de karar Resmi Gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca; işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.
Davacı Hazinenin, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.