Esas No: 2011/12461
Karar No: 2012/1730
Karar Tarihi: 21.02.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12461 Esas 2012/1730 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, miras bırakanın kanser hastası iken davalıyı ikna ederek mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak kendisine ait taşınmazın temlikini yaptığını ileri sürerek, tapu iptali ve tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkeme, davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak Yargıtay, davacıların iddialarını somut delillerle desteklemediğini belirterek kararı bozmuştur. Kararda, muvazaa kavramı ve miras muvazaası hukuksal nedenine değinilmiştir. Kanun maddeleri olarak, Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddeleri açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2011
NUMARASI : 2010/183-2011/226
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanın maliki olduğu .. parsel sayılı taşınmazını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, kanser hastası olan murisi davalının ikna ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal ve tescile ya da taşınmazın ve üzerindeki deponun bedelinin tazminine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya yapılan temlikin bedelsiz ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.2.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat O.. E.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakanın 29.7.2008 tarihinde noterde düzenlenen vekaletname ile davalıyı vekil tayin ettiği, davalının da tevkil yetkisine dayanarak vekil kıldığı dava dışı E.. tarafından .. parselde murise ait payı 30.10.2008 tarihli resmi akitle davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, davalıya yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlar, mahkemece muvazaa olgusunun sabit olduğu benimsenerek davacıların payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; 1975 doğumlu olan miras bırakanın 13.10.2009 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak eşi ve çocuğu davacıların kaldığı, davalının ise murisin babası olduğu, murisin sağlığında davalı babası ile birlikte çalıştıkları, ziraat işi ile uğraştıkları, davalı ile aynı binada oturdukları, Tarım Kredi Kooperatifinden kredi çekip birlikte çalıştıkları sera işinde kullanılması için çekişmeli payın davalı tarafından oğlu murise bedelsiz temlik edildiği, sonrasında üçüncü kişinin açacağı tazminat davasından korunmak için dava dışı Z.."ya danışıklı olarak devredildiği ve tekrar muris adına tescil edildiği dosya içeriğinden ve özellikle birbirini doğrulayan her iki tarafa ait tanık beyanları ile anlaşılmaktadır. Esasen, muris ile Z.. arasındaki temlikin muvazaalı olduğunu belirten imzalı adi yazılı belgenin varlığıda davalının savunmasını doğrular niteliktedir.
Nitekim, anılan taşınmazın 30.12.1963 tarihi itibariyle davalı ve davalının kardeşlerine ait olduğu ve kendi murislerinden intikal ettiği, çekişmeli payın 30.9.1993 tarihli resmi akitle davalı tarafından davacıların murisine satıldığı, ondanda dava dışı Z.."ya 18.12.2003 tarihinde tapuda devir yapıldığı, 4.6.2005 tarihinde ise tekrar davacıların murisine satış suretiyle tescil edildiği, aynı amaçla kredi temini için dava dışı bir başka taşınmazınıda davalının kendi eşine satış göstermek suretiyle temlik ettiği, sonrasında tekrar tapuda geri aldığı, davalının bu yöndeki benzer işlemlerini başka taşınmazlar içinde yakın akrabaları ilede yaptığı kayden sabittir.
O halde, yukarıda açıklanan ilkeler ve somut olgular birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın amacının mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, esasen davalı babasına ait olan taşınmazın sahibine geri verme iradesiyle hareket edildiği sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 21.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.