Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak mirasbırakanları İ..M.’ın, .., . ve ..parsel sayılı taşınmazlarını ara malik Mehmet Şahin aracılığıyla, .. parsel sayılı taşınmazını ise ara malik olmaksızın diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak tapuda satış göstermek suretiyle damadı olan davalıya temlik ettiğini, gerçekte bağış yapıldığını ileri sürüp, tapuların iptali ile miras bırakan adına tescili isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, çekişmeli taşınmazları gerçek değeri üzerinden bedeli karşılığında satın aldığını, alım gücü olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı İ.. M. 28.06.2008 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak taraflar ile dava dışı H.."nin kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacılar dışında miras bırakanın kızı aynı zamanda davalının karısı olan H.."nin davada yer almadığı ve isteğin tereke adına yapıldığı gözetildiğinde öncelikle davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi zorunludur.
Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Diğer taraftan mahkemece yapılan araştırma ve uygulamanın hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez. Zira miras bırakanın başkaca mal varlığının olup olmadığı üzerinde durulmadığı gibi akitlerdeki değerler ile temlik tarihindeki değerlerin tespiti bakımından keşfen değer saptaması yapılmamış, miras bırakanın ekonomik durumu üzerinde durulmamış, mal satmaya ihtiyacı olup olmadığı duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş öncelikle Türk Medeni Kanununun 640.maddesi uyarınca terekeye temsilci atanmasının sağlanması, ondan sonra yukarıda değinilen hususlar gereğince gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılması ve böylece miras bırakanın temlikteki gerçek iradesinin ne olduğunun açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.