Taraflar arasında görülen davada;Davacı, dava konusu 142 ada, 17 parsel sayılı taşınmazın babası A.. ve amcaları A.. ve H..’den miras yoluyla intikal ettiğini, elbirliği mülkiyetine tabi olan taşınmazda ortaklığın satış yoluyla giderilmesine ilişkin kesinleşmiş mahkeme ilamı bulunmasına rağmen satış için başvuru yapılmadığını, çekişmeli taşınmazda babası A..’in kullandığı sınırlar dahilinde tasarrufta bulunduğunu, davalıların payına isabet eden kısma tel çit çekmek suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, çekişme konusu taşınmazın davacının ve annesinin muvafakati ile taksim edildiğini bu paylaşım neticesinde herkesin payına düşen kısmı tel çitle çevirerek kullandığını, davacının payına düşenden daha fazla yer kullandığını, ortaklığın satış yoluyla giderilmesi için başvuruda bulunmak yerine eldeki davanın açılmasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; taşınmazda tarafların paylı mülkiyet üzere malik oldukları, tüm paydaşları bağlayan nitelikte taksim sözleşmesi ve fiili kullanım biçiminin oluşmadığı gerekçesiyle paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava; paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davanın tarafları ile dava dışı kalan kişilerin taşınmazda paydaş bulundukları kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; taşınmazda kullanım bakımından yapılan harici taksime hukuken değer izafe edilebilmesi için tüm hak sahibi olan maliklerin taksim olgusuna iştirak etmeleri zorunludur. Bazı maliklerin kendi aralarında yaptıkları taksim sözleşmesinin sözleşme dışında kalan malikleri bağlamayacağı, bir başka ifadeyle anılan sözleşmeye değer verilemeyeceği tartışmasızdır. Öte yandan paylı mülkiyet rejiminde, taşınmazdan her paydaşın payı oranında yararlanması asıldır. Değinilen mulkiyete tabi taşınmazda paydaşın çekişmesiz kullandığı bir bölüm var ise paydaşın paydaş aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur.
Somut olayda da davacının taşınmazda çekişmesiz olarak kullandığı bir bölümünün bulunduğu tüm paydaşları bağlayan harici taksim ya da fiili kullanma biçiminin oluşmadığı saptanmış durumdadır. Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.2.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.