Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, davalının kayden malik olduğu çekişmeli .. parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece;"davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı; ancak, dava tarihinde davasında haklı olan tarafın yargılamanın devamı sırasında yürürlüğe giren yasal düzenleme veya yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca (09.05.1960 tarih 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ve harçla sorumlu tutulamayacağı" gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, yargılama giderlerinin davacı Hazine üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen hükmün temyiz isteği üzerine yapılan incelemesi sonucunda, Dairece;"davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı; ancak, dava tarihinde davasında haklı olan tarafın yargılamanın devamı sırasında yürürlüğe giren yasal düzenleme veya yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca (09.05.1960 tarih 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ve harçla sorumlu tutulamayacağı" gereğine değinilerek bozulduğu; mahkemece, bozma ilamına uyulmuş olmakla yapılan yargılama sonucunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 6099 sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36.maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmü uyarınca yargılama giderlerinin davacı Hazine üzerinde bırakılmasına karar verildiği görülmektedir.
Gerçekten de, işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak, anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.7.2011 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı karşısında işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenen veya berlinecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı; diğer taraftan, kararda değinildiği üzere 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36.maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun gözetilmek suretiyle bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Tarafların temyiz isteği yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.