Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12759 Esas 2012/1292 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12759
Karar No: 2012/1292
Karar Tarihi: 13.02.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12759 Esas 2012/1292 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, miras bırakanın kardeşinin gelinine tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiği payın, mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını öne sürerek tapu kaydının iptal ve tescilini talep etmişlerdir. Davalı ise hak düşürücü sürenin dolduğunu, mirasçı olmadığından kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, borçlandığını ve daha değerli bir taşınmaz aldığını iddia ederek davanın reddedilmesini savunmuştur. Mahkeme, temlik işleminin muvazaalı olduğuna dair yeterli kanıt bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, müteakip derece mahkemesinde tüm delillerin değerlendirilmesi, gerçek iradenin ortaya çıkarılması gerektiğini belirterek kararı bozmuştur.
Kanun maddeleri: Türk Medeni Kanunu'nun 706. maddesi, Türk Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi, Tapu Kanunu'nun 26. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/12759 E.  ,  2012/1292 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: AFYONKARAHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 03/06/2011
    NUMARASI : 2009/381-2011/313

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, ortak miras bırakanları H. Ş..’ın, 15 parça taşınmazdaki payını diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak kardeşinin gelinine tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, gerçekte bedelsiz devir yapıldığını ileri sürerek tapu kaydının miras payı oranında iptal ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, hak düşürücü sürenin dolduğunu, mirasçı olmadığından kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, murisin paydaşlar arasında yaptığı harici işlemler nedeniyle borçlandığını, yüklü bir yatırım yaptığını, payları devrederek daha değerli bir taşınmaz aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; temlik işleminin muvazaalı olduğu olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1929 doğumlu mirasbırakanın, 01/04/ 2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi, kızı ve kendisinden önce ölen oğlundan olma kız torunlarının kaldığı, mirasbırakanın 15 parça taşınmazdaki paylarını 03.05.2002 tarihli satış akdi ile davalıya, gerçek değerinin çok altında bir bedelle temlik ettiği, temlik tarihi itibariyle murisin 73 yaşında olup temliki vekil aracılığıyla yaptığı, murisin başkaca malvarlığı olmadığı, davacıların murisin eşi, kızı ve kendisinden önce ölen oğlundan olma kız torunları olduğu, davalının ise erkek kardeşinin gelini olduğu, çekişme konusu taşınmazlarda paydaş olan murisin kız kardeşleri H.. ve S..’in bekâr ve çocuksuz olup onların da paylarını murisle birlikte aynı tarihli akitle davalıya temlik ettikleri, murisin, davalı ve eşi olan yeğeni ile birlikte aile şirketi işlettikleri anlaşılmaktadır.
    Davacılar, temlikin mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlar; davalı ise davacıların mirasbırakanı ile şirket ortağı olduklarını, şirketten geliri olduğunu, davacıların mirasbırakanının müteahhitlik yaptığını “öğrenci yurdu inşaası ” işine girdiğini, bu yatırım nedeniyle borçlandığını, çekişme konusu taşınmazlardaki paylarını devredip borçlarını ödeyerek daha değerli bir arsaya yatırım yaptığını ve böylelikle öğrenci yurdu inşaatına başladığını belirterek davanın reddini savunmuş, çekişmeli temlikte menfaati olan, tanık sıfatı ile dinlenen davalının eşi ve mirasbırakanın kız kardeşleri H.. ve S..’in savunmayı teyit eder nitelikteki beyanları dışında başkaca bilgi ve bulguya rastlanmadığı halde “Sahipata’daki yurt yapımı nedeniyle mirasbırakanın borçlandığı bu nedenle satışın yapıldığı” gerekçesine dayalı olarak davanın reddedildiği görülmektedir.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01-04-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde yeterli soruşturma yapıldığını ve davalının savunması üzerinde yeterince durulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, toplanan ve toplanacak tüm delillerin açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle değerlendirilmesi, özellikle mirasbırakanın dava konusu temlik tarihinden sonra yaptığı bir yatırım olup- olmadığının, yüklenici sıfatı ile Sahipata Mahallesinde “yurt inşaatı” yapımı işi ile iştigal edip etmediğinin, tüm malvarlığını temlik etmesini gerektirir borcu olup-olmadığının, borç miktarının, kime borçlandığının,satış bedelinin nereye ve nasıl ödendiğinin banka kayıtlarına dalyalı olarak araştırılması, murisin ekonomik ve sosyal durumunun saptanması, satış bedelinin murisin terekesinden çıkıp- çıkmadığının, davalı ve eşinin resmi kurumlardan soruşturulmak kaydıyla alım güçlerinin olup olmadığının belirlenmesi, miras bırakanın gerçekten diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla hareket edip etmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek temlikteki gerçek irade açığa çıkarılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacıların, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara