Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki olduğu bağımsız bölümün davalı tarafından haksız biçimde kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuş; açmış olduğu karşı davada da çekişmeli taşınmazın hile ile elinden alındığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, haksız elatmanın keşfen saptandığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise sübuta ermediğinden bahisle reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı-karşı davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil ; karşı dava ise tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkin olup; mahkemece, asıl davanın kabulüne; karşı davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Karşı davada ileri sürülen iddianın içeriğine göre hile hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere;hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K."nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; davacı, Cumhuriyet Savcılığı"na yapmış olduğu şikayet dilekçesinde, eldeki davada dinlenilen T.. dışındaki bazı kişilerin adlarını da tanık olarak bildirmiştir. Yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iddianın her türlü delille işpat edilebileceği gözetilerek C. Savcılığına verilen şikayet dilekçesinde isimleri bildirilen kişilerin de dinlenilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatle yetinilmek suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Karşı davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.