Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan babaanneleri F. İme"nin .. ..parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını mirastan mal kaçırmak amacıyla satış suretiyle muvazaalı olarak davalı kızına temlik ettiğini, davalının da 1937 sayılı parseli dava dışı R.. Ç."a, .. parseli ise taksim sureti ile dava dışı Y. B.."a devrettiğini, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını ileri sürerek, tapuların iptali ile miras payları oranında tescil, elden çıkartılan taşınmazlar yönünden bedellerinin faizi ile birlikte tahsilini istemişlerdir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, satış bedellerinin yatalak olan murisin bakımı ve tedavisi için kullanıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu iddiasının ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil, 3. kişiye devredilen taşınmazlar bakımından bedel isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1331 doğumlu miras bırakan F.. İme"nin, çekişme konusu .., ve .. parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını 21.06.1996 tarihinde davalının eşi olan vekili H.. S.. aracılığı ile davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazların diğer paydaşı olan dava dışı Y..B.. ile davalının 16.07.1996 tarihinde miktar ve bedel farkı gözetmeksizin çekişme konsu taşınmazlarla ilgili tapuda rızai taksim yaparak .., ..parsellerin davalı adına, 981 ve 1937 nolu parselerin ise diğer paydaş adına tescil edildiği, 1937 parselin daha sonra Y. tarafından dava dışı N.. K."ya satıldığı, miras bırakan F.."nın 15.09.2001 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak davalı kızı ile kendisinden önce ölen oğlu M.."in çocukları olan davacıların kaldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar; miras bırakan tarafından davalıya yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalının çekişme konusu taşınmazların bir kısımını daha sonra elden çıkardığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide " muris muvazaası " olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya belirtilen ilkeler uyarınca bakıldığında; temlik tarihinde 80 yaşında olan miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olduğundan sözedilemiyeceği gibi, davalı da ev hanımı olup, alım gücü bulunmamaktadır.
Toplanan deliller ve yukarıdaki ilkeler birlikte değerendirildiğinde; miras bırakanın davalıya yaptığı pay temliklerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davacıların talepleri dikkate alınarak, davalı adına kayıtlı çekişmeli taşınmazlar yönünden, miras bırakandan intikal eden paylar üzerinden tapu iptal ve davacıların miras payları oranında tescile, miras bırakandan davalıya intikal ettikten sonra elden çıkartılan çekişme konusu taşınmazlar yönünden ise murisin temlik ettiği paylar üzerinden davacıların miras payları oranında bedellerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Davacılar vekilinin, temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.