Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı adına kayıtlı .. ada .. parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıraç, taşlık ve kayalık vasfında, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin tapu kaydına dayanılarak yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinde uygulanan tapu kaydının ilk tesisinin tescil ilamına dayandığı, anılan tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyduğu, tescil ilamının kesin hüküm teşkil edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 501 ada 52 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında, 08.12.1983 tarih ve 10 sıra nolu tapu kaydına dayanılarak M.. Ö.. adına tespit edilerek, 18.07.2007 tarihinde adına tescil edildiği, satış suretiyle el değiştirerek son olarak davalıya geçtiği kadastro tespitine uygulanan tapu kaydının ilk tesisinin hasımsız olarak açılan dava sonucunda verilen tescil ilamına (Midyat Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 19.08.1953 tarih ve 76-62 sayılı kesinleşen kararına) dayandığı, anılan bu davada Hazinenin taraf olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış; mahkemece, açıklanan tescil ilamının kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, Mart 1954 tarihinde yürürlüğe giren 6333 Sayılı Yasa ile tescil davalarının, arzın asıl sahibi Hazine ve taşınmazın bulunduğu yerle ilgili kamu tüzel kişisine yöneltileceği öngörülmüş olup, bu tarihten önce açılan davalar hasımsız olarak yürütüldüğünden, somut olayda olduğu gibi, Hazinenin taraf olmadığı bir dava sonucunda verilen tescil kararının Hazineyi bağlamayacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan; mahkemece yapılan uygulama sonucu fen bilirkişilerin krokisinde A harfi ile gösterilen 24.831,38 m2lik kısmın, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirlenmiştir. Nitekim bu husus mahkemenin de kabulündedir.
O halde, anılan bölüm yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 09.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.