Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12406 Esas 2012/1011 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12406
Karar No: 2012/1011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12406 Esas 2012/1011 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, annelerinin akli dengesinin yerinde olmadığı bir sırada diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak bir taşınmazı satın aldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Ancak mahkeme, tüm mirasçıların olurları alınmadığı ve terekeye temsilci tayin edilmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Dosya incelendiğinde, çekişme konusu taşınmazın 35/36 payının mirasbırakanın adına kayıtlı iken 1/2 payının davalının kayınbiraderine satıldığı, ondan da davalıya devredildiği belirlenmiştir. Davacılar, mirasbırakanın satışı yaptığı sırada akli muvazenesinin yerinde olmadığını ve satışın muvazaalı olduğunu iddia etmişlerdir. Mahkeme, davada taraf olmayan tüm mirasçıların olurlarının alınmadığı gibi terekeye temsilci de tayin ettirilmediği için davanın reddine karar vermiştir. Ancak mahkeme kararının eksik olduğu ve hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Kararın bozulması gerekmektedir.
Kanun Maddeleri: HUMK 163, HUMK 428, 6100 Sayılı Kanun Geçici 3. Maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/12406 E.  ,  2012/1011 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ALANYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/07/2011
    NUMARASI : 2007/130-2011/510

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakan anneleri İ. V.."nun 89 yaşında olup, akli dengesinin yerinde olmadığı bir sırada diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 146 ada 2 parsel sayılı taşınmazının önce davalı torunu M."ın kayınbiraderine, ondan da davalı M."a satış gösterilerek devredildiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tescilini istemişlerdir.
    Davalı, miras bırakanın akli dengesinin yerinde bulunduğu bir sırada yaptığı satışın gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, verilen kesin süreye rağmen tüm mirasçıların olurlarının alınmadığı gibi terekeye temsilci de tayin ettirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.                            
    Dava; ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, kesin süreye rağmen tüm mirasçıların olurlarının alınmadığı gibi terekeye temsilci de tayin ettirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu .. ada . parsel ( yenilemeden önce 459 sayılı parsel) sayılı taşınmazın 35/36 payının tarafların mirasbırakanı İ.. V... adına kayıtlı iken 1/2 payını üzerinde tutarak 1/2 payını 28.3.2002 tarihli akitle davalının kayınbiraderi olan dava dışı M.. B.."na satış suretiyle temlik ettiği, onun da taşınmazdaki bu payı 23.6.2004 tarihinde davalıya devrettiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, mirasbırakanlarının akit tarihinde akli muvazenesinin yerinde olmadığını, aynı zamanda aracı kullanılmak suretiyle yapılan temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Mahkemece, davada taraf olmayan tüm mirasçıların olurlarının alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi için davacı vekiline 18.2.2011 tarihli oturumda gelecek celseye kadar mehil verilmiş, bir sonraki 10.5.2011 tarihli oturumda da davacı vekiline yeniden gelecek celseye kadar anılan eksikliğin tamamlanması için ikinci kez mehil verilmiş, ancak kesin süreye rağmen istenen hususların yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın bu sebeple reddi cihetine gidilmiştir.
    Gerçekten de; HUMK hükümleri uyarınca hakim ilk verdiği sürenin kesin olduğunu bildirebileceği gibi, kesin olmayan süre vermesi de olanaklıdır. Şayet kesin olmayan süre verilir ise ikinci defa verilen sürenin HUMK"nun 163. maddesi uyarınca kendiliğinden kesin olacağı tartışmasızdır. Diğer taraftan, hakimin belirtilen süre içerisinde ne gibi işlemlerin yapılacağını açıkça belirtmesi, buna karşın tahmil edilen görevin yerine getirilmemesi halinde kuracağı ara kararında müeyyidesinin ne olacağını duraksamaya yer bırakmayacak nitelikte bildirmesi zorunludur. Ancak, bu şekilde kurulan bir ara kararına hukuki netice bağlanabilir.
    Oysa, mahkemece, davacılara davada taraf olmayan tüm mirasçıların olurlarının alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi  bakımından süre tanınmış, ne var ki ifa edilmemesi halinde ne gibi bir müeyyide bağlanacağı kendilerine ihtar edilmemiştir. Dava, vekil aracılığı ile yürütülse dahi, anılan husus ayrıca vekil bakımından da gözetilmelidir. O halde, kurulan ara kararının, davanın karara çıkarıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, yasaya uygun olduğu söylenemez.
    Hal böyle olunca, usulü dairesinde ara kararı tesis edilmek suretiyle terekeye temsilci tayin ettirilmemesinin müeyyidesinin ne olacağı da ihtar edilerek verilecek süre içerisinde bu eksikliğin ikmali halinde tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2012  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara