Esas No: 2011/12538
Karar No: 2012/993
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12538 Esas 2012/993 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: KARATAŞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2005
NUMARASI : 2004/196-2005/179
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, davalılar adına kayıtlı 270 sayılı parsel bakımından zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, iptal-tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 3402 sayılı Yasanın 12/3.maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu taşınmazın 1985 yılındaki kadastro tespitinde senetsizden zilyetliğe dayalı olarak ..parsel numarasıyla davalılar adına tespit edildiği, bu tespite karşı Hazine ile F..A.. isimli kişi tarafından kadastro komisyonuna itiraz edildiği, kadastro komisyonunun 20.01.1993 tarihli kararıyla Hazinenin itirazının reddedildiği, F.. A.."nun itirazının ise kabul edilip taşınmazda kendisine de pay verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; Hazine, 270 sayılı parsel hakkında kadastro komisyonunun 20.01.1993 tarihli kararının kendisine 17.09.1997 tarihinde tebliğ edilmesini takiben 03.10.1997 tarihinde Kadastro Mahkemesinde tespite itiraz davası açmış, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtilerek Kadastro Mahkemesince verilen görevsizlik kararı Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından “1985 yılında yapılan tespite karşı F.. A.. dışında itiraz eden olmadığı, Hazinenin itiraz ve davasının bulunmadığı, bu nedenle Hazine yönünden tespitin kesinleştiği” gerekçesiyle onanarak 13.10.2004 tarihinde kesinleşmiş ve aynı tarihte Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, mahkemece de “3402 sayılı Yasa"nın 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Hazine tarafından açılan bu tür davaların, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasını da barındırdığı ve 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi bulunmadığı, ancak yargılama sırasında taşınmazın özel mülkiyete konu olabilecek nitelik taşıdığının saptanması halinde sürenin devreye gireceği Yargıtay"ın yerleşik uygulamasıdır.
Öte yandan, özel mülkiyete konu olabilecek taşınmazlar hakkındaki davalarda da 3402 Sayılı Yasa"nın 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin, aynı Yasa"nın 9, 10 ve 11. maddelerinde düzenlenen sürecin sonucunda kadastro tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren başlayacağında kuşku yoktur.
Yukarıda değinilen olgular ve düzenlemeler karşısında, özel mülkiyete konu olabilecek nitelik taşıdığı saptansa bile, çekişmeli .. parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin, Hazine ve F,, A,, tarafından komisyona yapılan itiraz üzerine verilen 20.01.1993 tarihli komisyon kararı sonrasında kesinleştiği ve eldeki davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı sabittir. Kaldı ki, Hazinenin kadastro komisyonuna yaptığı bir itirazın bulunmadığı kabul edilse dahi, tespite karşı 10 yıllık hak düşürücü sürede açılacak davalarda sürenin, husumetin kime ya da kimlere karşı yöneltilebilceğinin açıklığa kavuşmasından, başka bir deyişle taşınmazın tespit maliklerinin kesinleşmesinden itibaren başlayacağı; somut olay bakımından da bu başlangıcın, Fatma Akkanoğlu"nun itirazı üzerine komisyon tarafından kendisinin de taşınmazda paydaş kılınması olduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın hak düşürücü süre yönünden reddedilmesi isabetsizdir.
Hazinenin, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.