Esas No: 2011/12929
Karar No: 2012/971
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12929 Esas 2012/971 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: BOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2009
NUMARASI : 2008/334-2009/22
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, davaya konu 11 parça taşınmazın miras bırakanları tarafından davalılara muvazaalı biçimde devredildiğini ileri sürerek, iptal tescil isteğinde bulunmuşlar; davacılardan A.. aşamada davasından feragat etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın mal kaçırma amacı ile hareket etmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacılar A ve M, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanarak çekişmeli 11 parça taşınmazın tüm mirasçılar adına tapuya tescilini istemişler; sonradan davacı A.. davasından feragat etmiş, davacı ise isteğini payı oranında iptal tescile dönüştürmüştür.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de, miras bırakan davalılara temlik ettiği öne sürülen 285 ve 761 parsellerin davalı E.. ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı belirlenmek suretiyle bu parseller açısından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı M.."in, bu parsellere yönelik temyiz itirazı yerinde değildir, reddine.
Dava konusu diğer parsellere yönelik temyiz itirazlarına gelince; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, miras bırakan çekişmeli 101, 162, 163, 165, 374, 480, 674, 693, 759 parsel sayılı taşınmazları 1/2"şer pay olmak üzere torunları olan davalılar M.. ve S..."e satış biçiminde temlik etmiştir.
Dosyadaki belge ve kayıtların incelenmesinden ve tanık beyanlarından miras bırakanın davalıların anne ve babası ve de davalılar ile birlikte kaldığı, taşınmazları satmasını gerektirecek bir ihtiyaç ya da makul bir nedenin gösterilemediği, taşınmazların akitle gösterilen satış bedelleri ile gerçek değerler arasında açık ve aşırı fark bulunduğu, davalıların o tarihte küçük yaşta oldukları ve akitte davalı S..."i velilerinin temsil ettiği, davalıların o tarihte hiçbir alım güçlerinden söz edilemeyeceği duraksanmayacak biçimde anlaşılmaktadır.
Belirlenen bu olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalılar M.. ve S."e yaptığı temliklerin aslında bağış olmasına karşın mirastan mal kaçırmak amacıyla satış biçiminde gerçekleştiği, işlemlerin muvazaa ile illetli olduğu açıktır.
Hal böyle olunca; 101, 162, 163, 165, 374, 480, .., .., .. parsel sayılı taşınmazlar bakımından davacının miras payı oranında davanın kabulüne karar vermek gerekirken reddedilmesi isabetsizdir.
Davacı M....."in, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.