Esas No: 2011/12926
Karar No: 2012/970
Karar Tarihi: 08.02.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12926 Esas 2012/970 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalının kendisiyle paydaş olduğu 2 taşınmaza haksız müdahalede bulunduğunu iddia ederek elatmanın önlenmesi istedi. Davalı ise miras taksim sözleşmesine uygun hareket ettiğini savundu. Mahkeme, bir taşınmaz yönünden davanın reddine karar verdi. Ancak diğer taşınmazda paylı mülkiyet olduğu ve herhangi bir fiili kullanım biçimi belirtilmediği için paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi biçiminde nitelendirerek davanın reddine karar verdi. Davacının temyiz itirazı kabul edilerek hükmün bozulmasına karar verildi. Kanun maddeleri olarak; M.K.nun 706, B.K.nun 213, T.K.nun 26. maddeleri ve M.K.nun 2. maddesi belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: YAHYALI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/07/2011
NUMARASI : 2011/3-2011/217
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, bir parçası tam mülkiyetinde, diğeri ise davalı ile paydaş olduğu 2 parça taşınmaza davalının haksız biçimde müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacının çekişmeli taşınmazları miras taksim sözleşmesi ile kendisi ve dava dışı paydaşlara devrettiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bir parça taşınmaz yönünden davalının herhangi bir müdahalesinin bulunmadığı; diğer taşınmazın da miras taksim sözleşmesi ile davalı ve dava dışı paydaşlara bırakıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı, çekişmeli 73 parselin tam maliki, 77 parselin ise paydaşı olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı; miras taksim sözleşmesine uygun olarak 77 parseli tasarruf ettiğini, 73 parsele ise el atmadığını savunmuştur. Mahkemece, her iki taşınmaz yönünden de davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de; yapılan keşif sonucu 73 sayılı parselin boş olduğu ve hiç kimsenin tasarrufunda bulunmadığı, davalının da buraya elatmadığı belirlenmek suretiyle bu parsel yönünden davanın reddine karar vermiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu parsele yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
77 sayılı parsele ilişkin olarak davacının temyiz itirazlarına gelince; dava konusu taşınmaz davacı ile tarafların miras bırakanı adına 1/2"şer pay olmak üzere Kayıtlı iken, miras bırakan Nasuh"un ölümü ile anılan 1/2 pay mirasçılarına kalmış, yanlar arasında düzenlenen ve tüm mirasçıların imzasını taşıyan 21.09.2007 tarihli miras taksim sözleşmesinde davacının miras yolu ile intikal eden payının mirasçılar A.., A.. ve A..."ye kalacağı kararlaştırılmış ve sözleşme gereği tapuya yansıtılmış, böylece, taşınmaz davacı ile sözü edilen mirasçılar arasında paylı mülkiyet üzere kayıtlı duruma gelmiştir. O halde dava paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi biçiminde nitelendirilmelidir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olayda; tarafların beyanları ve toplanan delillerden, paydaşlar arasında bir fiili kullanma biçimi ve özel parselasyonun söz konusu olmadığı sabittir. Bu durumda uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözülmesi zorunludur. Esasen bir taşınmazın paydaşlardan birine özgülenmesi biçiminde yapılan harici anlaşmanın mülkiyetin terki sonucunu doğuracağı yönündeki kabulün anılan hükümlere aykırı olacağı kuşkusuzdur. Öte yandan davacının taşınmazdan kullandığı bir yerin bulunmadığı da hem taraflar hem de mahkemenin kabulündedir.
Hal böyle olunca; 77 sayılı parsel yönünden davacının payı oranında elatmanın önlenmesine karar vermek gerekirken, aksine düşüncelerle davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.