Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan A.. A.."ın maliki olduğu .. ada . parsel sayılı taşınmazını satış suretiyle davalı oğluna temlik ettiği, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, mirasçılar adına tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı,10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tecil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan A. A.."ın maliki olduğu 9.1.1956 tarih 15 sıra nolu taşınmazını 12.5.1971 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 24.5.1979 tarihinde yapılan kadastro çalışmasında çekişme konusu taşınmazın davalı adına tespit edildiği, 26.6.1984 tarihinde tespitin kesinleştiği, daha sonra imar uygulaması ile bir çok ada ve parsellerin oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanın yaptığı temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür isteklerde dava hakkının murisin ölümüyle ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla, Kadastro Yasasının 12/3.maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemeye göre, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Başka bir ifadeyle anılan sürenin ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulama imkanına kavuşur. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri yoktur. Miras bırakanın ölümü ile tereke intikal eder ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar. Somut olaya gelince; kadastro tespitinin 24.5.1979 tarihinde yapıldığı, miras bırakanın ise tespitten sonra 7.11.1980 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Buna göre, 3402 sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanamayacağı tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.