Esas No: 2011/11491
Karar No: 2012/872
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11491 Esas 2012/872 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/09/2011
NUMARASI : 2011/137-2011/246
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları H.. Ö.."nın kız kardeşi ve davalıların murisi E.. H. B."in gelini olan davalı F."i vekil tayin ettiğini; davalı vekil F.in de, .. parsel sayılı taşınmazdaki H."ye ait payı E. H."e satış yoluyla devrettiğini, muris H."nin vekaletname ile yaptığı satışın muvazaalı olduğunu, murisin paraya ihtiyacı olmadığını, E.. H."in de alım gücü bulunmadığını ileri sürerek, 1/8 payın iptali ile payları oranında adlarına tescili isteminde bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muris H.."nin elbirliği mülkiyetine konu payını kardeşine sattığı ve satışın gerçek olduğu, veraset ve intikal beyannamesinde dahi dava konusu taşınmazın yer almadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.12.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat Ş.. İşverenler geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu .. parsel sayılı taşınmazdaki miras bırakan H.. Ö."ya ait 1/8 payın vekili F.. H... tarafından 21.10.1987 tarihli akitle E. H. B."e satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakan H. tarafından E. H."e yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Kabule göre de; çekişme konusu taşınmazın değeri davanın devamı sırasında keşfen belirlenerek bu miktar üzerinden eksik harcın tamamlatıldığı gözetilmek suretiyle keşfen belirlenen ve davaya konu edilen pay (1/8) üzerinden avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken, taşınmazın tamamının değeri üzerinden fazla avukatlık ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi için karar bozulmalıdır.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 07.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.