Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11573 Esas 2012/869 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/11573
Karar No: 2012/869

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11573 Esas 2012/869 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/11573 E.  ,  2012/869 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SARAYKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 08/06/2011
    NUMARASI : 2010/293-2011/222

    Taraflar arasında  birleştirilerek görülen davada;                                                            
    Davacılar, miras bırakan babaları M.."in .. parsel sayılı taşınmazının çıplak mülkiyetini  mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazalı olarak davalı oğluna  satış suretiyle devretiğini  ileri sürerek, payları oranında  iptal ve  tescili  iseminde bulunmuşlardır.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili  tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik  Hakimi   raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.     Karar,  davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 7.2.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H.. K.. geldi davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edenler vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:   
    Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davaların kabulüne karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1353  parsel sayılı taşınmazın çıplak mülkiyetinin miras bırakan M.. Y.. Y.. tarafından  15.04.1997 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, miras bırakan tarafından davalı oğluna yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; murisin davalı oğlu ile birlikte yaşadığı, hasta olup ilaçlarının tedariki ve bakımının davalı tarafından yapıldığı, çocukları arasında ayrım yapmayıp tüm çocuklarına yardım ettiği  tanık anlatımları ile  sabittir.
    Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK."nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
    Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar  verilmesi doğru olmadığı gibi; Kabule göre de;  davaya konu taşınmazın davacıların miras payları oranında çekişmeli bulunduğu ve bu paylar bakımından kabul kararı verildiği gözetilerek paylara isabet eden dava değeri dikkate alınmak suretiyle harç ve ücreti vekalete hükmedilmesi gerekirken taşınmazın tamamının değeri üzerinden avukatlık parasına ve harca karar verilmesi de doğru değildir.  Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir.  Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 07.02.2012  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

    Hemen Ara