Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12945 Esas 2012/835 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12945
Karar No: 2012/835
Karar Tarihi: 06.02.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12945 Esas 2012/835 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/12945 E.  ,  2012/835 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 12/05/2011
    NUMARASI : 2011/208-2011/350

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, dava konusu 507 sayılı parselin kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı halde kadastro tespitinde davalı adına tapuya tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptali elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuştur.
    Davalı, çekişmeli taşınmazın kadastro tespit çalışmaları sırasında tapu kaydına dayalı olarak adına tespit ve tescil edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen mahkeme kararı Dairece, yargılama masrafları yönünden 6099 sayılı Yasa hükümlerinin gözetilmesi gereğine değinilerek bozulmuş; mahkemece, bozmaya uyulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine ve davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Karar, Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, tapu iptali, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin olup; mahkemece, 14/03/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, 6099 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasa"nın 36/A maddesi uyarınca davacı lehine yargılama gideri ve ücreti vekalet takdirine yer olmadığına ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
    Gerçekten de; 5841 sayılı Yasa"nın yürürlüğü döneminde karara bağlanan davada hak düşürücü sürenin değerlendirilmiş olması doğrudur. Ne varki, anılan Yasa Anayasa Mahkemesi"nin 12/05/2011 tarih 2009/31 E 2011/77 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın resmi gazetede yayınlanmasıyla iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
    Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin mahkeme kararının verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasa"nın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümese de, 10/03/1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı açıktır.
    O halde, Anayasa Mahkemesi"nin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın doğruluğundan söz edilemez. Zira kamu düzeniyle ilgili bütün haller istisnanın kapsamına girer.
    Hal böyle olunca; işin esası hakkında 28/11/1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.
    Hazinenin, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Hemen Ara