Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2022/10919 Esas 2022/2388 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/10919
Karar No: 2022/2388
Karar Tarihi: 26.04.2022

Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2022/10919 Esas 2022/2388 Karar Sayılı İlamı

3. Ceza Dairesi         2022/10919 E.  ,  2022/2388 K.

    "İçtihat Metni"

    tiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı62, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet
    Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma

    Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    I-)İTİRAZ KONUSU
    Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.10.2012 gün, 2012/215 esas - 2012/394 karar sayılı ilamıyla; sanık ... hakkında TCK'nın 314/2, 53/1-2-3, 58/9, 63. maddeleri ve 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca hükmedilen 8 yıl 9 ay hapis cezasını içeren mahkumiyet kararına ilişkin Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 28.06.2013 gün ve 2013/6489 esas - 2013/10100 sayılı kararı ile sanık hakkında temyiz davasının esastan reddi ile hükmün onandığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.12.2021 tarih ve KD-2021/133497 sayılı yazısı ile Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 28.06.2013 gün ve 2013/6489 esas - 2013/10100 sayılı kararının KALDIRILMASI talep edilmiştir.
    II-)İTİRAZ NEDENLERİ:
    Sanık ... hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 05.04.2012 tarihli iddianamede, eylemi “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme" şeklinde nitelendirilerek 5237 sayılı TCK'nın 220/7 ve TCK'nın 314/23 maddesi delaletiyle TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1 ve TCK'nın 53, 58/9 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, mahkeme sanığın "silahlı terör örgütüne
    üye olma suçundan "TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 62, 53 ve 58/9. maddeleri uyarınca neticeten 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdiği, Diyarbakır 7. Ağır Ceza mahkemesince 18.06.2012 tarihli duruşmada sanığın müdafii olmaksızın savunmasının alındığı, 01.10.2012 tarihli celsede yokluğunda karar verildiği, dosya kapsamından sanığın hüküm kesinleşinceye kadar vekalet ilişkisine dayalı bir müdafiiden faydalandığına ilişkin bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, ilgili makamlardan mahkemece bu hususta herhangi bir talepte de bulunulmadığı ve karar sanığın kendisi tarafından temyiz edildiği,
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.12.2016 tarih ve 2016/17-939, 2016/465 sayılı kararında açıklandığı üzere; “1412 sayılı CMUK'un, kişisel savunmada kural olarak ihtiyari müdafilik sistemini benimsemiş ve sınırlı bazı hallerde zorunlu sistemini getirmişken; 5271 sayılı CMK'nın zorunlu müdafilik sistemini, önemli ölçüde genişlettiği,
    5271 sayılı CMK’ya göre; müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığın, çocuk, kendini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması (CMK’nın 150/2. maddesi), soruşturma veya kovuşturma konusu suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi (CMK’nın 150/3. maddesi), resmi bir kurumda kusur yeteneğinin araştırılması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (CMK’nın 74/2 maddesi), tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmesi (CMK’nın 101/3. maddesi), davranışları nedeniyle hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın yokluğunda duruşma yapılması (CMK’nın 204/1. maddesinde) ve kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (CMK’nın 247/4. maddesinde) hallerinde, şüpheli veya sanığın istemi bulunmasa, hatta açıkça müdafi istemediğini beyan etse bile müdafi görevlendirme zorunluluğu bulunduğu,
    CMK'nın 150/3 maddesine göre; müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığa talebi olup olmadığına bakılmaksızın, alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı yapılan soruşturma veya kovuşturmada bir müdafi görevlendirilmek zorundadır. Şüpheli veya sanığın talebi olmasa, hatta kendisine hukuki yardımda bulunması için görevlendirilen avukatı geçerli bir nedene dayanmadan kabul etmese veya reddetse bile, iddia veya yargılamaya konu suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla olması halinde zorunlu müdafilik uygulama alanı bulacağı ve bu durumda şüpheli veya sanığın yanında avukat bulunmaksızın yapılan tasarruflar hukuka aykırı kabul edileceği,
    Silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunun 3713 sayılı TMK'nın 3. maddesinde düzenlenen mutlak terör suçlarından olduğu, aynı yasanın 5. maddesi kapsamında mutlak terör suçlarında her halükarda 3713 sayılı TMK'nın 5. maddesinin herhangi bir takdir hakkı olmaksızın uygulanmasının zorunlu olduğu, bu kapsamda “silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlarında cezanın alt sınırın beş yıldan fazla olduğu” dikkate alındığında, sanık hakkında, “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan yapılan yargılama sırasında, CMK'nın 150/3 maddesi gereğince isteğine bağlı olmaksızın hatta açıkça müdafi istemediğini beyan etse bile müdafii görevlendirme zorunluluğu bulunduğu,
    Silahlı terör örgütü üyeliği suçundan yargılaması yapılan sanığın, yargılama aşamasında kendisinin seçtiği bir müdafi bulunmadığı gibi CMK'nın 156. maddesi gereğince de re'sen bir müdafi görevlendirilmediği, sanığa isnat edilen “silahlı terör örgütü üyeliği” suçunun niteliği dikkate alındığında, CMK'nın 150. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca hakkında müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğunun anlaşılması karşısında, Anayasanın 36, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinde teminat altına alınan adil yargılanma ilkesine aykırı olacak ve savunma hakkının kısıtlanmasını doğuracak biçimde kovuşturmada müdafi hazır bulundurulmaksızın mahkumiyet hükmü kurulmak suretiyle CMK'nın 150/3, 188/1, 197/1 ve 289/1-a-e maddelerine muhalefet edildiği,
    2-Hüküm fıkrasında sanığın "üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan; eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 314/2 maddesi gereğince; suçun işleniş biçimi, failin kastının ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik göz önüne alınarak; taktiren ve teşdiden yedi yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3. maddesinde belirtilen terör suçu ile cezalandırılmış olması sebebiyle; sanığa verilen cezanın; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5. maddesi gereğince; yarı oranında artırılarak, sanığın; on yıl altı ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 62. maddesi gereğince; sanığın; geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları göz önüne alınarak, cezanın; taktiren, 1/6 oranında indirilerek, sanığın; sekiz yıl dokuz ay hapis cezası ile cezalandırılmasına" şeklinde karar verildiği halde; gerekçe kısmında “...örgüt üyeliği suçundan sanıkların alt sınırdan hüküm kurulmak suretiyle TCK'nın 314/2 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu 5. ve TCK'nın 62 maddesi gereğince neticeten 6 yıl 3 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmiş...” şeklinde ibareye yer verilmek suretiyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu, gerekçeleri ile kararın kaldırılması için itiraz isteminde bulunulmuştur.
    III-)İTİRAZ DEĞERLENDİRİLMESİ:
    Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın/itirazın konusu: hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinde mahkumiyet kararı verilen sanığın savunmasının müdafii olmaksızın alındığı, gerekçeli karar ile hüküm arasında çelişki olup olmadığına dairdir.
    Somut olayda; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu yargılanan sanığın savunmasının alınması sırasında müdafiinin bulunmadığı, sanık hakkında gerekçe kısmında alt sınırdan denilerek "6 yıl 3 ay" hapis cezasından hüküm kurulduğu, ancak hüküm kısmında "takdiren ve teşdiden 7 hapis cezası ile cezalandırıldığı" hüküm ile gerekçe arasında çelişki ortaya çıktığı anlaşılmakla;
    1- Kovuşturma aşamasında kendisinin seçtiği bir müdafii bulunmadığı gibi CMK'nın 156. maddesi uyarınca da hakkında re'sen bir müdafi görevlendirilmeyen sanığın, silahlı terör örgütü üyeliği suçundan da yargılanması yapıldığı dikkate alındığında, CMK'nın 150. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca hakkında müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğu, Anayasanın 36 ve Avrupa İnsan Hakları
    Sözleşmesinin 6. maddelerinde teminat altına alınan adil yargılanma ilkesine aykırı olacak ve savunma hakkının kısıtlanmasını doğuracak biçimde kovuşturmada müdafi hazır bulundurulmaksızın hakkında mahkumiyet hükmü kurulmak suretiyle CMK'nın 150/3, 188/1, 197/1 ve 289/1-a-e maddelerine muhalefet edildiği,
    2- Hüküm fıkrasında sanığın "üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan; eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 314/2 maddesi gereğince; suçun işleniş biçimi, failin kastının ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik göz önüne alınarak; taktiren ve teşdiden yedi yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3. maddesinde belirtilen terör suçu ile cezalandırılmış olması sebebiyle; sanığa verilen cezanın; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5. maddesi gereğince; yarı oranında artırılarak, sanığın; on yıl altı ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 62. maddesi gereğince; sanığın; geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları göz önüne alınarak, cezanın; taktiren, 1/6 oranında indirilerek, sanığın; sekiz yıl dokuz ay hapis cezası ile cezalandırılmasına" şeklinde karar verildiği halde; gerekçe kısmında “...örgüt üyeliği suçundan sanıkların alt sınırdan hüküm kurulmak suretiyle TCK'nın 314/2 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu 5. ve TCK'nın 62 maddesi gereğince neticeten 6 yıl 3 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmiş...” şeklinde ibareye yer verilmek suretiyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmak suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 232/6. maddesine aykırı davranıldığı anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçesi yerinde görülerek itirazın kabulüne karar verilmiştir.
    KARAR:
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2-Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 28.06.2013 tarih ve 2013/6489 esas, 2013/10100 karar sayılı ilamında sanık ... Gezer hakkındaki silahlı terör örgütüne üye olma suçundan onama kararının KALDIRILMASINA,
    3-Sanık müdafıinin temyizine ilişkin incelemede;
    Silahlı terör örgütü üyeliği suçundan yargılaması yapılan sanığın, yargılama aşamasında kendisinin seçtiği bir müdafii bulunmadığı gibi CMK'nın 156. maddesi gereğince de re'sen bir müdafii görevlendirilmediği, sanığa isnat edilen “silahlı terör örgütü üyeliği” suçunun niteliği dikkate alındığında, CMK'nın 150. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca hakkında müdafii görevlendirilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmeyerek yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
    4-Sanık hakkında TCK'nın 314/2. maddesi gereğince temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşıldığı halde hükmün gerekçesinde "alt sınırdan hüküm kurulmak suretiyle" denilerek hükümde çelişki oluşturulması,
    Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu sebeplerden dolayı
    CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenleri gözetilerek tahliye talebinin reddi ile tutukluluk halinin devamına, 26.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara