Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 3367 Sayılı Yasaya göre uygulamaya alınan I.. Köyü, Köy yerleşim alanında plan gereğince oluşturulan ve Köy Tüzel Kişiliği adına ifrazen tescili sağlanan 4 parsel sayılı taşınmazın arsa dağıtımı sırasında davalıların miras bırakanı A.. Ç.."a Köy Yerleşim Alanı Uygulama Yönetmeliğinin 12. maddesine aykırı olarak verildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve Köy Tüzel Kişiliği adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, muris A.."ın ekonomik durumunun iyi olmaması sebebi ile ev yapamadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıların miras bırakanına devrinden itibaren 5 yıl içinde bina yapılmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve I.. Köy Tüzel kişiliği adına tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu .. ada .parselin kayden davalıların murisi A.. Ç.."a ait olduğu, davacı Hazine vekilinin, 442 Sayılı Yasaya bazı hükümler ilave eden 3367 Sayılı Yasa gereğince uygulamaya alınan I.. Köyü yerleşim alanında plan gereğince oluşturulan ve köy tüzel kişiliği adına ifrazen tescili sağlanan 60 adet imar parselinin köy ihtiyar heyetince belirlenen hak sahiplerine dağıtıldığını, ancak yapılan şikayet üzerine hak sahibi yapılan kişilerden bir kısmının Köy Yerleşim Alanı Uygulama Yönetmeliğinin 12. maddesindeki şartları taşımadıklarının tespit edildiğini, davalının da bu kişilerden biri olup, çekişme konusu parselin davalıya tescilinin yolsuz olduğunu, 5 yıl içinde de ev yapmadığını, anılan yanın öngördüğü hak sahipliği esas ve usullerine aykırı olarak devri gerçekleştiren I..Köyü Tüzel Kişiliği adına köy muhtarlığının tüm uyarı ve yazışmalara rağmen dava açmaması sebebi ile eldeki davanın açıldığını ileri sürerek, tapu iptal ve I.. Köy Tüzel Kişiliği adına tescil isteğinde bulunduğu, mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; davada sıfat, dava konusu subjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine ait olması gerekir. Hakkın bulunduğu yerde sıfatın varlığı da kuşkusuzdur. Subjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu maddi hukuka ilişkin bir sorundur. Diğer bir anlatımla sıfat maddi hukuka göre belirlenir.
Diğer taraftan; devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin 3367 sayılı yasanın amacına uygun olarak kullanılmak üzere köy tüzel kişiliği adına kayıt oluşturulduktan, başka bir anlatımla mülkiyet köy tüzel kişiliğine geçtikten sonra, ilgililere tahsis edilmesi ve tahsise konu bu taşınmazların anılan yasanın öngördüğü hak sahipliği esas ve usullerine aykırı olarak devrinin gerçekleştirildiği durumda, köy veya belediyenin dava açmaması halinde, taşınmazın öncesinde malik olan Hazinenin, köy tüzel kişiliğinin usulsüz yaptığı iddia edilen dağıtımın düzeltilmesini ve amacına uygun olarak kullanılmak üzere köy/belediye adına tekrar tescilini isteme hakkı ve yetkisinin bulunduğu tartışmasızdır.
Ne var ki; getirtilen dayanak kayıtlardan, çekişme konusu taşınmazın ilk geldisi olan 1197 parselin, kadastro tespiti sırasında 23.02.1948 tarih ve 135 sıra numaralı tapu kaydına istinaden I.. Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit edildiği, tespitin 20.12.1977 tarihinde kesinleştiği, anılan parselin 27.12.1995 tarihinde ifraz görerek 1713 parselin oluştuğu ve aynı köy adına tescil edilen bu taşınmazın da 34 parçaya ifraz edildiği, çekişme konusu 102 ada 4 parselinde bu 34 parça ifraz parsellerinden biri olup, I.. Köyü Tüzel Kişiliği adına kayıtlı iken 01.10.2003 tarihinde davalıya temlik edildiği, çekişme konusu yerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerle ilgisinin olmadığı, taşınmazın geldisinin köye ait tapulu yer olup, davacı Hazine"nin hiçbir aşamada taşınmazın maliki olmadığı gibi Hazine tarafından 3367 sayılı Yasanın öngördüğü amaçla köye de devredilmediği görülmektedir.
Hal böyle olunca; davacı Hazine"nin dava açma hakkının bulunmaması başka bir söyleyişle aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalılar vekilinin belirtilen sebeplerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.