Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 102 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tapu kaydına dayalı olarak tespitinin yapıldığını, ancak davalı Hazinenin açtığı dava sonucunda kadastro mahkemesi kararıyla 37.13 m2 kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle bu bölümün tescil harici bırakıldığını ve kararın kesinleştiğini, bu nedenle tazminat hakkının doğduğunu ileri sürüp, tazminat isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 sayılı Yasa gereğince tapu kaydının iptal edilmesinden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; .. ada .. parsel sayılı taşınmazın 28.12.1964 tarih ve 27 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak davacı adına yapılan tespitine karşı, Hazine tarafından “anılan taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisine tecavüzlü olarak tespitinin yapıldığı” iddiasıyla açılan kadastro tespitine itiraz davası sonucunda Ardeşen Kadastro Mahkemesi’nin 22.12.1997 tarih ve 1992/21 esas, 1997/10 karar sayılı ilamı ile “taşınmazın 37.13 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı” gerekçesiyle “102 ada 11 parsel sayılı kadastro tespitinin iptaline, 37.13 m2’lik bölümünün bu parselden ifrazen tefriki ile kamu malı olduğundan tescil harici bırakılmasına, 301.74 m2’lik bölümünün .. ada .. parsel olarak N.. T.. adına tapuya tesciline” karar verildiği, kararın deracattan geçmek suretiyle 10.07.1998 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı, kadastro tespiti öncesi tapu ile malik olduğu taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle, hükmen tapusu iptal edilen bölüm bakımından tazminat isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, mahkemece yapılması gereken işlem, tapu kaydının kapsamının tayin edilmesi, kadastro tespiti sırasında uygulanan tapu kaydının kapsamında kalan bir kısım yer Kadastro Mahkemesi kararına dayalı olarak kıyıya terkin edilmiş ise, ancak bu bölüm bakımından kayıt malikinin tazminata hak kazanacağının gözetilmesidir. Şayet kıyıya terkin edilen bölüm, yapılacak uygulama neticesinde kayıt kapsamında kalmıyor ise, bu bölümle ilgili davacının mülkiyet hakkının bulunduğundan söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Oysa; mahkemece 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20 ve Türk Medeni Kanununun 719. maddeleri gözetilmek suretiyle uygulama yapılmadan ve kayıt kapsamı belirlenmeden ve ayrıca Kadastro Mahkemesi’nin kararı bu yönde irdelenip değerlendirilmeden, doğrudan doğruya davacının tazminata hak kazandığının kabulü doğru değildir.
Hal böyle olunca, yerinde keşif yapılmak suretiyle kadastro tespitine uygulanan tapu kaydının kapsamının belirlenmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, 02.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.